Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2017/4642 E. 2017/12118 K. 26.12.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4642
KARAR NO : 2017/12118
KARAR TARİHİ : 26.12.2017

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde asıl-birleşen dava davalısı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R –
Asıl dava davacıları vekili, müvekkillerinin desteği …’nin yolcusu olduğu, davalı … A.Ş.’ye zorunlu ve ihtiyari mali mesuliyet sigortası ile sigortalı araç ile zorunlu trafik sigortası olmayan traktör arasında meydana gelen trafik kazası sonucu desteğin vefat ettiğini, müvekkillerinin desteğin eşi ve çocukları olduğunu, desteğin ev hanımı olduğunu, müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile her bir davacı için 5.000,00’er TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, bedel artırım dilekçesi ile taleplerini davacı eş … için 65.726,79 TL’ye yükseltmiştir.
Birleşen dava davacıları vekili, müvekkillerinin desteği …’nin yolcusu olduğu, davalı … A.Ş.’ye zorunlu ve ihtiyari mali mesuliyet sigortası ile sigortalı araç ile zorunlu trafik sigortası olmayan traktör arasında meydana gelen trafik kazası sonucu desteğin vefat ettiğini, müvekkillerinin desteğin eşi ve çocuğu olduğunu, desteğin bilgisayar teknisyeni olduğunu, müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için 7.000,00’er TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, bedel artırım dilekçesi ile taleplerini davacı eş … için 118.332,51 TL, davacı çocuk … için 61.246,56 TL’ye yükseltmiştir. Asıl-birleşen dava davalısı … vekili, avans faizine hükmedilemeyeceğini, ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, traktörün kaza tarihinde geçerli zorunlu trafik sigortası bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, müvekkilinin kusur ve poliçe limiti oranında sorumlu olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.Asıl-birleşen dava davalısı … A.Ş. vekili, müvekkilinin kusur ve poliçe limiti oranında sorumlu olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Dairemizin ilgili bozma ilamına uyulmasına karar verilerek toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, asıl davada; davanın davalı … şirketi yönünden reddine, davacı … için 65.726,79 TL, … için 1.113,34 TL, destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı … Hesabından alınarak davacılara verilmesine, davacı …’nun tazminat talebinin reddine, birleşen davada; davalı … şirketi yönünden davanın reddine, ıslah da dikkate alınarak ölen …’nin desteğinden yoksun kalan davacı … için 118.332,51 TL, … için 57.195,58 TL tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı … Hesabından alınarak davacılara verilmesine, davacı …’ın fazlaya dair talebinin reddine karar verilmiş; hüküm asıl-birleşen dava davalısı … tarafından temyiz edilmiştir.1- 6100 Sayılı HMK.’nun geçici 3/2.maddesi delaletiyle mülga 1086 Sayılı HUMK’nun 427. maddesinde öngörülen temyiz kesinlik sınırı 1.1.2017 tarihinden itibaren 2.270,00 TL’ye çıkarılmıştır.Mahkemece Dairemizin ilgili bozma ilamı sonrası … aleyhine asıl dava davacısı … için 1.113,34 TL maddi tazminata hükmedilmiştir. Asıl dava davacısı … hakkındaki maddi tazminat hükmü asıl-birleşen dava davalısı … yönünden kesin niteliktedir.Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden asıl-birleşen dava davalısı … vekilinin asıl dava davacısı … hakkındaki maddi tazminat hükmü ile ilgili temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.2- Dava trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.Somut olayda mahkemece önce hukukçu bilirkişiden hesap raporu aldırılmış, 21.11.2012 tarihli bu rapora göre asıl davada muris …’nin eşi … için 65.726,79 TL, oğlu …için 1.113,34 TL tazminat hesaplanmış, kızı … için zarar olmadığı belirtilmiş; birleşen davada muris …’nin eşi … için 118.332,51 TL, oğlu … için 61.246,56 TL tazminat hesabı yapılmış, davacılar rapora açıkça itiraz etmemiş ve fazlaya dair haklarını saklı tutmadan davalarını bu rapora göre ıslah etmiştir. Davalı …’nın hesap raporuna itirazı üzerine bu kez 1.10.2013 tarihinde başka bir avukattan bilirkişi raporu alınmış, bu raporda asıl davada muris …’nin eşi … için 67.484,24 TL, oğlu … için 927,15 TL tazminat hesaplanmış, kızı … için zarar olmadığı belirtilmiş; birleşen davada muris …’nin eşi … için 176.490,83 TL, oğlu … için 46.517,72 TL tazminat hesabı yapılmıştır. Mahkemece ikinci bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmeden davacılar vekilinin hazır bulunduğu 10/10/2013 tarihli celsede davalı …’nın davanın başlangıcından beri tazminat hesap bilirkişisinin aktüer olması gerektiği yönünde itirazlarının olduğu, buna rağmen hukukçu bilirkişiden rapor alınmasının usule aykırı olduğu belirtilerek bir aktüerden rapor aldırılmıştır. 21.11.2013 tarihli aktüer bilirkişi raporunda davacı … dışındaki davacıların her biri bakımından hesaplanan tazminat miktarı davacılar tarafından açıkça itiraza uğramayan 21.11.2012 tarihli ilk rapordan daha fazla tespit edilmiş, yani asıl davada muris …’nin eşi … için 77.769,81 TL, oğlu … için 8.829,55 TL tazminat hesaplanmış, kızı … için zarar olmadığı belirtilmiş; birleşen davada muris …’nin eşi … için 211.618,28 TL, oğlu … için 84.756,71 TL tazminat hesabı yapılmıştır. Gerekçeli kararda ise davalı …’nın davanın başlangıcından beri tazminat hesap bilirkişisinin aktüer olması gerektiği yönünde itirazda bulunduğu ancak hukukçu bilirkişiden alınan raporun usule aykırı olduğu anlaşıldığından aktüer bilirkişiden rapor alındığı belirtilmiş, sonuç olarak davanın kısmen kabulü ile asıl davada muris …’nin eşi …için 65.726,79 TL, oğlu … için 1.113,34 TL, birleşen davada muris …’nin eşi …için 118.332,51 TL, oğlu … için 61.246,56 TL’ye hükmedilmiştir. Dolayısıyla mahkemece esasen 21.11.2013 tarihli son aktüer bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davacı … bakımından ilk rapordan daha düşük hesaplama yapan son rapordaki miktara hükmedilerek davasının kısmen kabulüne, davacı … dışındaki davacılar bakımından son rapordan daha düşük hesaplama yapan ilk rapora göre ıslah edilen talepler gözetilerek davalarının kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. 21.11.2012 tarihli ilk raporda birleşen dava davacısı … için murisin bordrosundaki ücrete göre (asgari ücretin 1,95 katı), 21.11.2013 tarihli son raporda ise davalı … aleyhine olarak kolluk araştırmasında tespit edilen gelire göre (asgari ücretin 2,05 katı) tazminat hesabı yapılmış; yine 21.11.2012 tarihli ilk raporda asıl dava davacısı …bakımından aktif-pasif dönem ayrımı yapılarak, pasif dönem için agi’siz asgari ücret esas alınmış, 21.11.2013 tarihli son raporda ise davalı … aleyhine olarak aktif-pasif dönem ayrımı yapılmayarak pasif dönem için de agi’li asgari ücret esas alınmıştır. Dolayısıyla 21.11.2012 tarihli ilk rapor anılan hususlarda usulüne uygun düzenlendiği ve davacılar tarafından itiraza uğramadığı halde, mahkemece 21.11.2013 tarihli son rapora itibar edilerek … dışındaki davacılar bakımından 21.11.2012 tarihli ilk raporda daha düşük belirlenen miktara göre ıslah edilen taleplerle bağlı kalındığı anlaşıldığından, hükme esas alınan 21.11.2013 tarihli raporu düzenleyen aktüer bilirkişiden davacılar … ve … için belirtilen hususlarda ek rapor aldırılacak olsa dahi, fazlaya dair hakların saklı tutulmadığı ıslah dilekçesindeki taleplere göre, tazminatın üst sınırı davacılar tarafından itiraza uğramayan 21.11.2012 tarihli ilk rapordaki meblağları geçemeyeceğinden, temyiz eden davalı … lehine kazanılmış hak oluştuğu da gözönüne alındığıda ve 21.11.2012
tarihli ilk bilirkişi raporunda anılan hususlarda usulüne uygun şekilde hesaplama yapılıp mahkemece talep doğrultusunda sonuç olarak bu raporda belirlenen miktarlara hükmedildiğinden, davalı …’nın davacılar … ve …bakımından gelir ve pasif dönem konusundaki temyiz itirazları artık sonuca etkili olmayacağından bozma nedeni yapılmamıştır.
3- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında (aşağıda (4), (5), (6) ve (7) nolu bentlerde belirtilen hususlar dışında) bir usulsüzlük bulunmamasına göre, asıl-birleşen dava davalısı … vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.4- Asıl dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Zarara neden olan traktör ticari araç olmadığından, asıl dava davacısı … bakımından temerrüt faizi olarak yasal faize hükmedilmesi gerekirken avans faizine hükmedilmesi doğru değil bozma nedeni ise de; bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden, 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK’nun 438/7. maddesi gereğince asıl dava davacısı … hakkındaki hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
5- Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte BK’nin 45/II. (6098 sayılı TBK’nin 53.) maddesinin öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nin 45/II. (TBK’nin 53. md.) maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Davalı destekten yoksun kalmadan ileri gelen somut zararı gidermek zorundadır. Bu nedenle tazminat hesabından önce zarar tutarını belirlemek gerekir. Bunun yanında amaç zarar görenin malvarlığındaki eksilmeyi giderme olduğuna göre, ölüm nedeniyle desteğini yitirenin elde ettiği çıkarlar varsa, bunların da zarar tutarından indirilmesi gerekir. Aksi halde zarar görenin malvarlığında olaydan önceki duruma göre bir artış meydana gelmiş olur. Buradaki amaç zarar görenin malvarlığını zenginleştirmek değil, desteğini yitiren kişiye ölümden önceki yaşam düzeyini sürdürebilme olanağı tanımaktır.Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, davacının ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir.Somut olayda asıl-birleşen dava davalısı … vekili temyiz dilekçesinde, birleşen dava davacısı Büşra’nın yeniden evlendiğini savunmuştur. UYAP ortamından temin edilen nüfus kayıt örneğine göre birleşen dava davacısı Büşra’nın 1.5.2016 tarihinde evlenmiş olması nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatının 1.5.2016 evlenme tarihine kadar hesaplanması gerekir. Davacılar tarafından açıkça itiraza uğramayan 21.11.2012 tarihli ilk bilirkişi raporunda ve mahkemece hükme esas alındığı anlaşılan 21.11.2013 tarihli aktüer bilirkişi raporunda birleşen dava davacısı …’nın rapor tarihinden sonra yeniden evlenme durumu dikkate alınmamıştır. Her ne kadar hükme esas alındığı anlaşılan 21.11.2013 tarihli aktüer bilirkişi raporunda birleşen dava davacısı … bakımından hesaplanan tazminat miktarı 21.11.2012 tarihli ilk rapordan daha yüksek ise de, davacıların 21.11.2012 tarihli ilk rapora itiraz etmemesi, talep ve temyiz eden davalı … lehine oluşan kazanılmış haklar gözetilerek yeniden yapılacak hesaplama sonucu hükmedilecek tazminatın üst sınırı 21.11.2012 tarihli ilk raporda belirlenen miktarı aşamayacağından, bu durumda mahkemece “21.11.2012 tarihli ilk raporu düzenleyen avukat bilirkişiden” yeniden evlenme tarihine kadar hesap yapılması hususunda ek rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi için birleşen dava davacısı Büşra hakkındaki hükmün
bozulmasına karar verilmiştir. 6-6098 sayılı TBK m. 53 öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Buna göre; destekten yoksun kalma tazminatı belirlenirken, zarar görenlerin istifade sürelerinin belirlenmesi önem taşımaktadır.Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşlarının, okuldaki eğitim durumlarının, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacak iseler 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta iseler yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir.Aynı zamanda destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır.
Somut olayda; birleşen davada murisin (desteğin) oğlu olan davacı çocuk … için 21.11.2012 tarihli ilk rapora göre daha düşük hesaplama yapan ve hükme esas alınan 21.11.2013 tarihli aktüer bilirkişi raporunda destek görme süresi (istifade süresi) olarak 22 yaşın sonuna kadar hesaplama yapılmış, kolluk araştırmasına göre murisin geliri aylık 1.350,00 TL (asgari ücretin 2,05 katı) kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Oysa ki birleşen dava dosyası içerisinde yer alan bordroya göre muris …nin kazancı kaza tarihinden bir ay önce aylık net 1.327 TL’dir. Bu durumda mahkemece davalı … lehine oluşan kazanılmış haklar gözetilerek “21.11.2013 tarihli raporu düzenleyen aktüer bilirkişiden” birleşen dava davacısı … bakımından 18 yaşın sona ereceği tarihe kadar hesaplama yapılması ve murisin bordrodaki gelirinin hesaplamaya esas alınması için ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru değildir.
7-Kabule göre de; mahkemece birleşen davada avans faizine hükmedilmiş ise de, zarara neden olan traktör ticari araç olmadığından temerrüt faizi olarak yasal faize hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir. 8-Bozma neden ve şekline göre, asıl-birleşen dava davalısı … vekilinin birleşen dava davacısı eş Büşra bakımından yeniden evlenme ihtimalinin düşük olduğuna ilişkin temyiz itirazının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
9-Gerekçeli karar başlığında tarafların asıl ve birleşen davalardaki konumlarının açıkça belirtilmemesi mahallinde düzeltilmesi mümkün maddi hata olarak değerlendirilmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl-birleşen dava davalısı … vekilinin temyiz dilekçesinin asıl dava davacısı … hakkındaki maddi tazminat hükmünün kesin olması nedeniyle REDDİNE, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, asıl-birleşen dava davalısı … vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle, asıl-birleşen dava davalısı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile asıl davada 2) nolu hüküm fıkrasındaki “avans” ibaresi çıkartılarak yerine … için avans, … için yasal’’ ibarelerinin yazılmasına ve asıl davadaki hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, (5), (6) ve (7) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, asıl-birleşen dava davalısı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile birleşen davadaki hükümlerin asıl-birleşen dava davalısı … lehine BOZULMASINA, (8) nolu bentte açıklanan nedenlerle, bozma neden ve şekline göre asıl-birleşen dava davalısı … vekilinin birleşen dava davacısı eş … bakımından yeniden evlenme ihtimalinin düşük olduğuna ilişkin temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen dava davalısı …’na geri verilmesine 26.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.