Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/9720 E. 2019/2797 K. 12.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9720
KARAR NO : 2019/2797
KARAR TARİHİ : 12.03.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlu … hakkında takip yaptıklarını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazlarını diğer davalılara devrettiğini belirterek bu tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu 123 ada 17 parsel ve 165 parsel nolu taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında bedel farkı olmadığından, bu pareller ile ilgili davanın reddine diğer 613 ada 24 parsel 14 nolu bağımsız bölüm ile 279 parsel nolu taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında bedel farkı olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 30.04.2013 ve 03.04.2013 tarihli çeklere dayandığı, ancak çeklerin 10.11.2012 tarihinde verildiğinin ispatlandığı, borçlunun tasarrufunun bu tarihten sonra 08.01.2013 tarihinde yapıldığı borçlu hakkındaki takiplerin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, her iki takip dosyası açısından da 23.05.2014 tarihli kat’i aciz belgelerinin düzenlendiği ve davanın İİK 284.maddesinde öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı, anlaşılmaktadır.
Dava konularından 123 ada 17 parsel ve 165 parsel nolu taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında bedel farkı olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Dava konularından 123 ada 17 parsel borçlu tarfından 08.01.2013 tarihinde borçlu tarafından davalı …’a satılmıştır. … dava dilekçesinde borçluyu tandığını 2012 sonlarında kendisine gelerek ekonomik sıkıntılarından dolayı bazı taşınmazlarını satacağını söylediğini, pazarlıkla anlaştıklarını ve taşınmazları satın aldığın belirttiğinden davalı …’ın İİK’nun 280.maddesi gereğince borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kasıtını bildiğinin kabulü gerekir.Bu taşınmaz davalı … tarafından 15.01.2013 tarihinde davalı …’e o da 16.09.2013 tarihinde davalı …’a satmıştır. Davalı … ve…’ta borçlunun akrabaları olduğu anlaşıdığından bu şahıslarında iyiniyetli olduklarından söz edilemez. 165 nolu parsel ise aynı tarihte borçlu tarfından davalı …’a onun tarafından da 21.01.2013 tarihinde davalı …’e satılmıştır. Davalı …’in gelini borçlunun kızkardeşi olduğundan anılan şahsında borçlunun mali durumunu bilmediği kısacası iyiniyetli olduğundan söz edilemez.
Bu halde 123 ada 17 parsel ve 165 parsel nolu taşınmazlar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2-İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Buna göre dava konusu taşınmaz borçlunun borcundan dolayı bir başka alacaklı tarafından yapılan icra takibi sonucu satılırsa, satış bedelinden kalan miktar kadar davalı üçüncü kişinin sorumluluğu vardır.
Somut olayda dava konularından 613 ada 24 parsel 14 nolu bağımsız bölüm borçlunun borcundan dolayı … 1.İcra Müdürlüğünün 2014/5947 sayılı takip dosyasından 14.04.2015 tarihinde satılmış ve ihale bedelinden artan bir paranın kalmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda bu taşınmaz önünde davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsiz olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenler davacı … davalı …’e geri verilmesine 12.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.