Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/9444 E. 2016/11332 K. 08.12.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9444
KARAR NO : 2016/11332
KARAR TARİHİ : 08.12.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı İç İşleri Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı … görevli … Jandarma Karakol Komutanlığında görev yapmakta iken 02/06/2003 tarihinde karakola ait hizmet aracının arızalı olması nedeniyle davalı … müstahdemi ve aynı karakolda görevli Astsb. Çavuş …’ın kullandığı… plaka sayılı özel oto ile kaza yapması ve müvekkilinin araçta yolcu konumunda bulunduğu için herhangi bir kusuru olmadığını ve yaralanarak sakat kaldığını bildirerek 1.000,00 TL maddi, 7.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; davacı vekili 14/07/2009 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; maddi tazminat talebini 284.714,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı … vekili; davacının yaralanmasına sebep olan trafik kazası müvekkil idare aracında vukuu bulmadığından idarenin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini,… plakalı sivil aracın görevlendirildiğine dair bir yazı olmadığını, olayın hatır taşımacılığı açısından incelenmesi gerektiğini, davacının talep ettiği maddi ve manevi tazminat miktarlarının fahiş olup kabulünün mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; maddi ve manevi tazminat davalarının kabulü ile; 284.714,00 TL maddi tazminat ile 7.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 02/06/2003 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı … vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı BK.nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1.maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kaza 02.06.2003 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince ıslah talebi 14.07.2009 tarihinde yapılmış, 26.10.2009 tarihinde ıslah harcı yatırılmış, ıslah dilekçesi davalı … Bakanlığına tebliğ edilmemiş, ancak davalı … vekilince 15.07.2009 tarihinde ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulmuştur. Davaya konu trafik kazası sonucunda davacı malul olacak derecede yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nun 459/2 maddesi delaletiyle 102/4 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle ıslah tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi de dolmuştur. Hal böyle iken, mahkemece ıslahla artırılan kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece hükme esas alınan 25.05.2009 tarihli aktüer raporunda hesaplanan 284.714,85 TL üzerinden ıslah edilen davanın yazılı şekilde kabulüne dair hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 08.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.