Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/8839 E. 2018/8048 K. 20.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8839
KARAR NO : 2018/8048
KARAR TARİHİ : 20.09.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, alacaklı müvekkili tarafından borçlu … aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün 2009/937 sayılı dosyası ile ihtiyati haciz yolu ile icra takibine geçilerek borçlu adına kayıtlı bulunan … sayılı taşınmaz üzerine … İcra Müdürlüğünün 2009/55 Talimat sayılı dosyası üzerinden ihtiyati haciz konulduğunu, müvekkili tarafından yapılan ihtiyati hacze borçlu tarafından itiraz edilmesi nedeniyle müvekkilin yapmış olduğu ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmediğinden dolayı müvekkil tarafından satış istenemediğini, İİK hükümleri gereğince iki yıllık satış isteme süresi işlemeye başlamamasına rağmen … İcra Müdürlüğü tarafından müvekkilinin haciz koyduğu taşınmaz üzerindeki haczin, borçlunun talebi üzerine iki yıllık haciz isteme süresi geçtiği gerekçesiyle kaldırıldığını borçlu … ise bu durumu bilerek ve müvekkili alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazı kıymet takdiri bedelinin de altında bir bedelle …İcra Müdürlüğünün 2009/696 sayılı icra dosyasında temlik alacaklısı olan diğer davalıya sattığını, alacaklıdan mal kaçırma amacıyla yapılan bu satış nedeniyle müvekkilin alacak hakkı zarar gördüğünden ve borçlunun da başkaca malvarlığı bulunmadığından davayı açmak zorunda kaldığını belirterek, satış işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, açılan davanın tasarrufun iptali davası olduğunu, bu davanın görülebilme şartının davacının kesinleşmiş bir alacağının olması ve borçlu hakkında alınmış bir aciz vesikasının bulunması olduğunu,
davacının kesinleşmiş bir alacağı ve borçlu hakkında alınan bir aciz vesikası olmadığından davanın reddinin gerektiğini beyan etmiştir.
Davalı … vekili, davacı tarafından açılmış bulunan davanın görülebilme şartının davacının kesinleşmiş bir alacağının olması ve borçlu hakkında alınmış bir aciz vesikasının bulunması olduğunu, davacının henüz kesinleşmiş bir alacağının bulunmadığını, müvekkili adına ileride aciz vesikası alma imkanının da olmadığını, çünkü davacı müvekkilinin aleyhine açmış olduğu icra takip dosyasında müvekkilinin başka bir gayrimenkulüne haciz konulduğunu, bu nedenlerle davanın herşeyden önce usulen reddinin gerektiğini, müvekkilinin diğer davalı …’la bazı borçlarını ödemesini ve bu borçlarını ödedikten sonra da kalan parayı elden kendisine vermesini kararlaştırdıklarını, davaya konu olan taşınmazın satış işleminin gerçek satış olduğunu, mal kaçırma amacı gütmediğini belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre, davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir
(İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK’nun 278, 279. ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Mahkeme gerekçesinde; davacılar tarafından dosyaya kesin veya geçici aciz belgesi ibraz edilmediği, her ne kadar davacı vekili tarafından aciz belgesinin davanın sonuna kadar hatta tashihi karar aşamasında dahi sunulabileceği yönünde itiraz gelmiş ise de İİK’nun 277. maddesi gereği de aciz vesikasının dosyaya sunulmuş olmasının, tasarrufun iptali davasında özel dava şartı niteliğinde olduğu belirtilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda, davacı alacaklı tarafından yapılan icra takip dosyalarında davalı borçlu … aleyhine icra takibine girişildiği, 23/01/2014 tarihinde yapılan talimat haczinde; borçlunun oturduğu eve gelindiği, evde pek lüzumlu geçim eşyalarının olduğu, haczi kabil mal olmadığından haciz işlemi yapılamadığı belirtilmiştir.
Aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay’ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağı vardır. Somut olayda davanın dayanağını teşkil eden icra takip dosyasında yapılan 23/01/2014 tarihli haciz sırasında tutulan tutanağın İİK.nın 105. maddesi uyarınca geçici aciz vesikası niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda dava şartının gerçekleştiği kabul edilerek davanın esasına girilmesi, tarafların delillerinin toplanması, davalılar arasındaki tasarrufların İİK 277, 278, 279 ve 280.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 20/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.