Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/7522 E. 2019/2669 K. 07.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7522
KARAR NO : 2019/2669
KARAR TARİHİ : 07.03.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki rücuan tazminat davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde,müvekkiline trafik sigorta poliçesi ile sigortalı olan, davalı adına tescilli … plaka sayılı aracın sürücüsü …’nün sevk ve idaresinde seyir halinde iken şarampole yuvarlanması sonucu araç içerisinde bulunan …’in yaralanmasına neden olduğunu, kaza nedeniyle …’in, sağlık kurulu raporu ile %5 tüm vücut fonksiyonlarında kayba neden olunduğun saptandığını, bu oranın doğruluğunun da sigorta eksperliği tarafından raporla teyit edildiğini, yapılan aktüer hesaplamaları sonucu müvekkili şirket tarafından hak sahibi …’e 08/11/2013 tarihinde 14.313,24 TL ödeme yapıldığını, araç sürücüsü …’nün olay sırasında 155 promil alkollü olup, tam kusurlu olduğunu beyanla, davalı sürücüsünün alkollü ve tam kusurlu olması nedeniyle iş bu rücu’en tazminat davasının açılmasının gerektiğini beyanla ,14.313,24 TL’nin ödeme tarihi olan 08/11/2013 tarihinden itibaren uygulanacak ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı asıl açılan davayı kabul etmediklerini beyan etmiştir.
Mahkemece,iddia,savunma ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile, 14.313,24 TL’nin ödeme tarihi olan 08/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeni ile rücuen tazminat istemine
ilişkindir.
Somut olayda dava konusu olaya ilişkin … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/7 Esas ve 2012/18 Karar sayılı dosyasında verilen kararda 155 promil alkollü olduğu tespit edilen sanık sürücü …’nün kaza sırasında alkollü olduğunun doğru olduğunu beyan ettiği ifade edilerek; hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CMK’nın 223 .maddesinde belirtilen hükümlerden değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, CMK’nın 223.maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan söz edilemeyecektir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61, E., 2011/79 K; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E, 2009/223 K sayılı ilamları).
Bu açıklamalar ışığında olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesine ilişkin değerlendirmeye gelince; “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünden anlaşılacağı üzere ceza mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleşmiş olması gerekir. Eğer bu yönden kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyorsa, hukuk hakimini bağlayacak bir ceza mahkemesi kararından da söz etmek mümkün değildir.
Somut olaya bakıldığında maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamayacağının kabulü gerektiğinden,(YHGK’nun 1.2.2012 gün 2011-19/639 E, 2012/30 K. sayılı ilamı)dava konusu kaza ile ilgili kusur raporu aldırılmaksızın, eksik inceleme ile kaza sonrasında ölçülen alkol oranı ve sanık sürücünün bu husustaki ikrarına dayalı, hukuk hakimi bağlayıcı nitelikte olmayan kesinleşmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı esas alınarak karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir.
Diğer yandan; 2918 sayılı KTK.nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97. Maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan “b-2” bendinde “alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. Maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde,yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, zararın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına zararın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda zararın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281.maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağı ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları).
Somut olayda; ceza dosyasında sigortalı aracın sürücüsü % 155 promil alkollü olarak araç kullanırken tek taraflı olarak kaza yaptığı tespit edilmiş ise de eldeki dosyada yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği yönünde açık bir belirleme de bulunmamaktadır.
O halde, mahkemece dosyanın nöroloji uzmanı ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kuruluna tevdii ile kazanın oluşumunda kusur durumu ayrıca; kazanın oluş şekli, yol, hava vs. koşullar bir bütün olarak değerlendirilip kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması yönünden yeni bir rapor alınması, ondan sonra varılacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış ve karar bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı … ‘nün temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 07/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.