Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/715 E. 2018/10725 K. 14.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/715
KARAR NO : 2018/10725
KARAR TARİHİ : 14.11.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, davalılardan …’in maliki, davalılardan …’nin sürücüsü olduğu aracın, davacının oğlu … ‘ün kullandığı ve davacının yolcu olarak bulunduğu otomobile çarpması sonucu Yıldırım’ın hayati tehlike geçirdiğini ve davacının ise kafasında, gözünde ve vücudunda ağır yaralanmalar meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde davalılardan …’nin asli ve tam kusurlu olduğunu belirterek yol masrafı, aracın servise verilmesi ve çekilmesi masrafı ile kullanılamaz hale gelen telefonu için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi, 60.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile 600,00 TL yol masrafının, masraf tarihi olan 04/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 80,00 TL çekici ücretinin masraf tarihi olan 01/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal
faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının cep telefonu ücreti hususundaki talebinin reddine, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın alım gücü, kusur durumu dikkate alınarak 7.500,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 28/06/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, dair karar verilmiş, hüküm, davacı vekili ve davalılar vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
1-6100 Sayılı HMK’nun geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK’nun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2015 tarihinden itibaren 2.080,00 TL’ye çıkarılmıştır.
Temyize konu kararda, davacı … için 680,00 TL maddi tazminat yönünde hüküm tesis edilmiş olup; karar, anılan yasanın yürürlüğünden sonra verildiğinden, davalılar aleyhine kabul olunan dava kısmının değerleri maddi tazminat bakımından kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davacı lehine hükmedilen maddi tazminat miktarına yönelik temyiz isteminin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, özellikle, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı TBK. md. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı
İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacı lehine takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin maddi tazminata ilişkin temyiz istemlerinin mahkeme hükmünün maddi tazminat yönünden kesin olması nedeniyle REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 484,63 TL kalan onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 14/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.