Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/6236 E. 2019/6325 K. 20.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/6236
KARAR NO : 2019/6325
KARAR TARİHİ : 20.05.2019

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili, davacıların annesi … tarafından kullanılan banka kredisine teminat sağlamak üzere davalı tarafından hayat sigorta poliçesi düzenlendiğini, davacılar yakınının poliçe süresi içinde öldüğünü, davalıya yapılan başvurunun beyan yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle reddedildiğini belirterek belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, vefat tazminatının bakiye kredi borcu miktarının dain-i mürtehin bankaya aktarılması ve kalan miktarın da 13.01.2014 tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıların aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, davacılar murisinin 2009 yılından beri tedavisini gördüğü hastalıklarını poliçe tanziminde bildirmeyip beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, bu nedenle zarardan sorumlu olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 15.147,17 TL. bakiye borç tutarı olan vefat tazminatının temerrüt tarihi olan 13.01.2014’ten işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak kredi güncel borç miktarının kredi kapsamındaki dain-i mürtehin sahibi olan … Şubesi’ne aktarılmasına; kalan 2.582,83 TL’nin riziko tarihinden (17.11.2013) işleyecek avans faiziyle birlikte davacılara iadesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davanın açıldığı tarih de dikkate alındığında davada Tüketici Mahkemesi’nin görevli olmasına; davacı tarafın poliçe üzerinde dain-i mürtehin kaydı olan bankanın bakiye kredi alacağı kadar alacağı talep etmeyip bu miktarı aşan kısım için talepte bulunduğu dikkate alındığında, davada aktif dava ehliyetlerinin bulunmasına göre; davalı vekilinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar murisi ile davalı sigorta şirketi arasında 11.01.2012-11.01.2017 vadeli hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 17.11.2013 tarihinde davacıların yakını sigortalı vefat etmiştir.
Poliçenin tanzim edildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun, sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 1290. maddesi, her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Dairemizin yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır.
Gerek TTK’nun 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinin ve sigortacının TTK’nun 1290. maddesine göre, sözleşmeden cayma hakkını kullanmasının haklı olduğunu kabul için ise, sigortalının gizlediği iddia olunan hastalık ile riziko (ölüm) arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Anılan bu tespit ve değerlendirmenin yapılması da, tıbbi ve teknik bilgiyi gerektiren bir iştir.
Somut olayda; davacı taraf, sigortalı murisin poliçe tanziminden sonraki tarihte kalp krizi geçirerek öldüğünü ve sağlık durumu hakkında beyan yükümlülüğüne aykırılık teşkil eden bir eylemi bulunmadığını iddia etmiş; davalı taraf, poliçe tanziminden önce muriste mevcut olan şeker ve kalp hastalıklarının gizlenmesi nedeniyle, zarardan sorumlu olmadıklarını savunmuştur. Mahkeme ise, davacı tanıklarının sigortalı murisin kalp rahatsızlığı olmadığına ilişkin beyanları ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalıya imzalatılmış sağlık beyan formu bulunmadığı için, davalının zarardan sorumlu olduğu yönünde görüş bildiren, 10.08.2015 tarihli hesap bilirkişi raporunu benimseyerek davalının sorumluluğuna dair hüküm tesis etmiştir. Hükme esas alınan bu raporu düzenleyen bilirkişi, sigortalı murisin sağlık durumu ve daha önce mevcut olan rahatsızlıkları ile ölüm arasında illiyet bağı olup olmadığı konusunda görüş bildirebilecek uzmanlığa sahip değildir. Bu itibarla; mahkemenin, beyan yükümlülüğünün ihlali konusunda yaptığı araştırma yetersizdir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davacılar murisi sigortalıya ait tedavi ve ilaç kullanım kayıtlarının (poliçe tanziminden önce geriye doğru ve davalı tarafın savunduğu 2009 yılı da dahil olacak biçimde) SGK’dan temin edilmesi; daha sonra, sigortalıda daha önce mevcut olduğu iddia edilen kalp ve şeker hastalıkları konularında uzman doktorların da bulunduğu bilirkişi heyetinden, sigortalının poliçe tanziminden önce mevcut rahatsızlıkları ile ölüm rizikosu arasında illiyet olup olmadığı hususlarında, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alındıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; dava dilekçesinde, poliçede dain mürtehin kaydı olan kredi alacaklısı bankanın bakiye alacağını aşan miktar için davacılar lehine hüküm tesisinin talep edildiği; poliçedeki vefat tazminatının bakiye kredi borcu kadar (kredi asıl alacağı ve fer’ileri dahil olacak biçimde) mürtehin bankanın alacaklı olduğuna ilişkin kayıt bulunduğu dikkate alınmak suretiyle, ilgili banka şubesinden güncel bakiye kredi borcu miktarının sorulması ve bu miktarı aşan kısım bulunması halinde davacılar lehine hüküm tesisi gerekirken, bu araştırma yapılmadan, hatalı tespit ve hesaplamalar içeren rapora göre karar verilmesi de doğru değildir.
3-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre, davalı vekilinin diğer yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin anılan yönlere ilişkin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 20/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.