Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/3659 E. 2017/1653 K. 20.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3659
KARAR NO : 2017/1653
KARAR TARİHİ : 20.02.2017

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Davacı vekili; olay tarihinde, plakası tespit edilemeyen aracın, davacının idaresindeki motorsiklete çarpıp kaçması sonucu, davacının ağır biçimde yaralandığını ve % 74 oranında malul kaldığını, kaza tespit tutanağının tek araçlı kaza gibi düzenlendiğini; ancak davacı ile birlikte seyreden arkadaşlarının başka aracın çarpıp kaçtığına tanık olduğunu, davacının ağır ilaç etkisinde verdiği beyanına dayalı olarak davalının tazminat talebini reddettiğini, davalının zarardan sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.000,00 TL. maddi tazminatın temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 15.09.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle, taleplerini 150.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacının yaptığı tek taraflı kazada yaralandığının kaza tespit tutanağı ve savcılık dosyası ile sabit olduğunu, davacının bu nedenle tazminat talep hakkının bulunmadığını, davacının meçhul aracın çarpmasıyla kazanın meydana geldiğini ispat etmesi gerektiği, kask takmayan davacının müterafik kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 150.000,00 TL’nin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, Borçlar Kanunu’nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK m. 54) gereğince çalışma gücü kaybı tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı taraf, olay tarihinde, meçhul aracın davacının idaresindeki motorsiklete çarpması nedeniyle, davacının dengesini kaybedip düşmesi sonucu yaralandığını iddia ederek, davalıya husumet yöneltmiş; davalı taraf, davaya konu olayın, davacının yaptığı tek taraflı kazadan ibaret olduğunu ve bu hususun yazılı belgelerle sabit olduğunu savunmuş; mahkeme ise, davacı asıl ile davacı tanıklarının anlatımlarına göre, meçhul aracın davacı aracına çarpmasıyla olayın gerçekleştiğini kabul ederek, davacının uğradığı bedensel zarardan, davalının sorumlu olduğuna hükmetmiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-a maddesinde “sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için hesaba başvurulabileceği” düzenlemesine yer verilmiş; aynı mahiyetteki düzenleme, … Yönetmeliği’nin 9/1-a maddesinde de yer almıştır. Bu düzenlemelere göre; trafik kazası sonucu bedensel zarara uğrayan kişinin, davalı …’na husumet yöneltebilmesi için, bedensel zarara yol açan aracın sigortalısının tespit edilememesi gerekmekte olup, bu durum da herşeyden önce böyle bir aracın bulunmasını ve bedensel zarara sebep olmasını gerektirmektedir.
Somut olaya bakıldığında; davacının yaralanmasıyla sonuçlanan olaya ilişkin olarak düzenlenen kaza tespit tutanağında, çevredeki görgü tanıklarının beyanlarına dayalı olarak, olayın tek araçlı kaza olduğunun tespit edilmiş olması; olaya ilişkin ceza soruşturmasında, davacının, ifade verebileceği yönündeki doktor görüşü ile kazadan 6 gün sonra, kolluk güçleri tarafından alınan ilk ifadesinde, idaresindeki motorsikletin hakimiyetini kaybedip düşmesi sonucu yaralandığını ve şikayetçi olduğu kimse bulunmadığını beyan etmiş olması; davacının beyanı ile aksi sabit oluncaya kadar geçerli resmi belge mahiyetinde olan kaza tespit tutanağı gereği, ceza soruşturmasında takipsizlik kararı verilmiş olması; mahkemenin, tanık olarak dinlediği ve olayın meçhul aracın çarpmasıyla gerçekleştiğine ilişkin beyanlarını hükme esas aldığı davacının arkadaşlarının, davalıya başvuru sırasında sunulan yazılı beyanları ile mahkeme huzurundaki anlatımları arasında ciddi çelişkiler bulunması hep birlikte gözetildiğinde, davacının araç hakimiyetini kaybetmesiyle kaza yaptığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı kendi kusurlu eylemiyle sebep olduğu kazada cismani zarara
uğradığından, davalıya husumet yöneltilmesini gerektiren şartların, yukarıda anılan mevzuat hükümlerine göre, somut olayda bulunmadığı gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme ve hatalı gerekçeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; davanın kabulü suretiyle hüküm altına alınan tazminat miktarı üzerinden hesaplanan harçtan, davacının yatırdığı peşin harcın mahsubu suretiyle belirlenen 7.707,15 TL. bakiye karar ve ilam harcının, davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamakla birlikte, bakiye harç için davacı lehine hüküm tesisi de hatalıdır. Yargı harçları, Devlet tarafından yürütülen yargısal faaliyetlerin karşılığı olarak ilgilisinden tahsil edilen ve Hazine’ye gelir kaydedilen ödemeleri ifade eder. Bu durum karşısında, bakiye karar ilam harcının Hazine yerine, davacı lehine hüküm altına alınması da doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 20/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.