Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/3384 E. 2018/12813 K. 26.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3384
KARAR NO : 2018/12813
KARAR TARİHİ : 26.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili; 27/08/2010 günü davalıların maliki, sürücüsü ve ZMSS poliçesi ile sigortacısı olduğu aracın davacı …’in kızı, diğer davacıların kardeşi yaya … ya çarpması neticesinde hayatını kaybettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı anne … için 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan, anne … için 20.000,00 TL, diğer davacılar için 15.000,00 TL’şer manevi tazminatın davalı …’tan olay tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili; 22.12.2014 tarihli dilekçesi ile maddi tazminata ilişkin dava değerini 29.003,61 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı … vekili; davalının kusur durumuna göre talep edilen tazminat miktarlarının davalının mağduriyetine sebep olacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili; davalı şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limitleri ile sınır olduğunu ve kazanın oluşumunda müteveffanın asli kusurunun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı …’nın maddi tazminat davasının kabulü ile 1.000,00 TL’nin olay tarihinden (27.08.2010) itibaren, 28.003,61 TL’nin ıslah tarihinden (22.12.2014) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte (davalı … şirketinin poliçe miktarı ile sınırlı olmak üzere) 29.003,61 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacı … için 3.000,00 TL, davacılar …, …, … ve … için 1.000,00 TL’şer manevi tazminatın olay tarihinden (27.08.2010) tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK geçici 3/2.maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK’nun 427.maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 1.1.2015 tarihinden itibaren 2.080,00 TL’ye çıkarılmıştır.
Temyize konu karar anılan tarihten sonra verildiğinden davacılar …, …, … ve … lehine hükmedilen 1.000,00 TL’şer manevi tazminat miktarı yönünden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden, davalı … vekilinin davacılar …, …, … ve … lehine hükmedilen manevi tazminatlara yönelik temyiz dilekçelerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli ve tarafların kusur durumu da gözönünde tutularak, 818 sayılı BK’nın 47. maddesindeki(6098 sayılı B.K.’nın 56. maddesi) özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nın 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Belirtilen hususlar dikkate alındığında, olayın meydana geliş şekli, tarafların kusur durumu dikkate alındığında davacılar için takdir olunan manevi tazminatın az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun şekilde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
4-Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Ancak, trafik kazaları esas itibariyle haksız eylem sayılan hallerden olmakla birlikte trafik sigortasını yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulü mümkün değildir. 2918 sayılı KTK’nın 99/I. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.2.b. maddesi uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. Açıklanan bu ilke ve alacağı doğuran sebebin esasen haksız eylemden kaynaklanmış olmasına göre, ıslah ile istenilen tazminat için de, aynı tarihten itibaren temerrüt faizi uygulanması gerekir. Zira, davalı … şirketleri ile davacı arasındaki hukuki ilişkin sözleşme ilişkisi değildir. Borcun nedeni haksız eylemdir. Yukarıda anılan hükümlere göre davalı … şirketi bakımından temerrüt faizinin başlangıcını oluşturan ihbar yükümlülüğünde esas olan, zarar miktarı değil, kazanın ihbar edilmesidir. Kazanın ihbar edilmesiyle,
zararın miktarını belirlemek sigortanın sorumluluğundadır. Bu itibarla, sigorta şirketine başvuru yapılması veya dava açılmasıyla, kaza, davalı … şirketlerine ihbar edilmiş olacağından, anılan hükümlerde öngörülen koşullar yerine getirilmiş olacaktır.
Somut olayda davalı … şirketine davadan önce ihbarda bulunulduğuna ilişkin dosyada bilgi ve belge bulunmadığından, dava tarihinde temerrüde düştüğünün kabulü yerinde ise ıslah edilen miktar yönünden de haksız fiil sorumlusu … yönünden haksız fiil tarihinden, sigorta şirketi yönünden ise dava tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hükmedilen tazminatın ayrılarak ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden itibaren faiz uygulanması doğru olmayıp bozmayı gerekmiştir.
5-Kabule göre, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre kendisini vekille temsil ettiren davacılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmekte iken yazılı şekilde tek vekalet ücretine hükmedilmesi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz dilekçesinin mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (3), (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ve davalı …’a geri verilmesine 26/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.