Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/3206 E. 2018/11947 K. 10.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3206
KARAR NO : 2018/11947
KARAR TARİHİ : 10.12.2018

MAHKEMESİ : Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, 22.06.2013 tarihinde yaya küçük Delila’ya, dava dışı ağır kusurlu sürücü idaresindeki davalıya trafik sigortalı aracın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, davacının yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş, talebini 10.098,89 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile, 10.098,89 TL.nin 14.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasında cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
T.C. Anayasası’nın 36/1 maddesinde “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesine; 6100 Sayılı HMK’nun 27. maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.
Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de, davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir. 6100 sayılı HMK’nun 280/1 maddesi “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” hükmünü amirdir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.
Somut olayda; hükme esas alınan 03.03.2015 tarihli maluliyet bilirkişi raporunun davalı sigorta şirketine tebliğ edilmediği görülmektedir. Yukarıda anılan yasal düzenlemeler gereği, davacının maluliyetine ilişkin raporun usulüne uygun şekilde tebliği ile davalının savunma hakkını kullanması ve rapora karşı varsa itirazlarını bildirmesinin sağlanması, itirazlarının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalının savunma haklarını da kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Kabule göre, dava konusu aracın hususi araç olduğu anlaşılmakla, yasal faize hükmedilmesi gerekirken avans faizine hükmedilmesi de uygun bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı sigorta şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 10/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.