Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/2607 E. 2018/11898 K. 10.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2607
KARAR NO : 2018/11898
KARAR TARİHİ : 10.12.2018

MAHKEMESİ : Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki, ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu traktörün, davacıların oğlu Müslüm’ün idaresindeki motorsiklete çarpmasıyla ölümlü kaza meydana geldiğini, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığını belirterek belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000,00 TL. tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş; 24.12.2014 tarihli artırım dilekçesiyle, toplam taleplerini 68.677,57 TL’ye yükselterek bu bedelin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, poliçe limitiyle sınırlı biçimde ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında zarardan sorumlu olduklarını, davacılar murisi tam kusurlu olduğu için de sorumluluklarının bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla SGK tarafından yapılmış ödeme varsa tazminattan düşülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile davacı … için 28.215,49 TL. ve Fatma için 29.267,36 TL. olmak üzere toplam 57.482,85 TL. tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; maddi tazminat yönünden, aşağıdaki (2 nolu) bentte açıklanan yönler dışında Dairemiz’in yerleşik uygulamalarındaki prensiplere uygun hesaplamaları içeren
uzman bilirkişi raporunun benimsenmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre; davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, 6098 sayılı TBK’nun 53/3. maddesi gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı doğru biçimde belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda, öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda yargıç, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin, baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
Davacıların desteği olan oğulları Müslüm kaza tarihinde 20 yaşındadır. Mahkemenin hükme esas aldığı 15.10.2015 tarihli raporda bilirkişi tarafından, desteğin muhtemel evlilik yaşı 29 olarak kabul edilmek suretiyle, davacıların destek alacağı bu dönem için davacılara % 25’er pay ayıracağı kabul edilerek hesaplama yapıldığı görülmektedir.
Trafik kazası sonucu ölen çocuk ölmeseydi ana ve babaya bakması muhtemeldir. Uygulamada, bekar ölen desteğin belli bir süre sonra evleneceği ve çocuklarının olacağı, gelirinin bir kısmını ana ve babasına da ayıracağı varsayılmaktadır. Bu şartlarda çocuğun gelir elde etmesi ile birlikte, evleninceye kadar gelirinin yarısını kendisine ayıracağı yarısını da ana ve babası ile paylaşacağının varsayılması hayatın olağan akışına uygun düşecektir. Ancak çocuk yaşasa idi ileriki yıllarda evlenecektir. Evlenmesi ile birlikte pay esasına göre 2 pay desteğe ayrılacak, 2 pay eşine, birer pay ana ve babaya verilecektir. Dairemiz’in yerleşik uygulamaları ile, desteğin öldüğü yaş da dikkate alınarak muhtemel evlilik yaşının belirlenmesi gerekmektedir.
Davacılar desteği kaza tarihinde 20 yaşında ve bekar olduğundan, belli bir süre sonra evleneceğinin kabulü ile davacılara ayıracağı destek payının bu ihtimale göre belirlenmesi doğrudur. Ancak, desteğin ölmeden önce davacı babasına ait kasap dükkanında ona yardım ettiğine ilişkin kolluk tespiti, yüksek öğrenim görmesi gibi bir durumun bulunmadığı, kaza tarihindeki yaşı ve askerlikte geçireceği süre de dikkate alındığında 23 yaşında evleneceğinin kabulü, somut olayın özelliklerine ve Dairemiz’in yerleşik uygulamalarına uygun düşecekse de, davalı vekilinin temyiz dilekçesindeki beyan ve kabulü ile bağlı kalınarak 25 yaşında evleneceğinin kabulü ile hesap yapılması gerekirken, desteğin 29 yaşında (kazadan yaklaşık 9 yıl sonra) evleneceğini kabul ederek hesap yapan bilirkişi raporu, bu yönüyle hatalıdır.
Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında mahkemece; Dairemiz’in yerleşik uygulamaları gereği (davalı vekilinin temyizindeki talebiyle de bağlı kalınarak) desteğin muhtemel evlilik yaşının 25 olarak kabulü ile bekar olduğu döneme ilişkin destek paylarının bu süre için belirlenmesi, muhtemel evlilik tarihinden sonraki dönem için de davacıların alacağı destek paylarının kademeli olarak azaltılması suretiyle hesaplama yapılması konusunda, ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
3-818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “tazminat miktarının tayini” başlıklı 43. maddesinde (6098 sayılı TBK 51. md); hakimin, tazminatın türü ve kapsamının derecesini, durum ve mevkiinin gereğine ve hatanın ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “Tazminatın tenkisi” başlıklı 44. maddesinde (6098 sayılı TBK 52. md)ise; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya kendisinin eylemi zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım ettiği ve zararı yapan kişinin durum ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakimin, zarar ve ziyan tutarını indirebileceği veya zarar ve ziyanı hüküm altına almaktan vazgeçebileceği açıklanmıştır.
Somut olayda; destek Müslüm’ün, sevk ve idaresinde bulunan motorsikletle kaza yaptığı; kusur yönünden hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda desteğin kask takmadığı yönünde tespitte bulunulduğu; desteğin kaza esnasında başından yaralandığı ve 05.05.2014 tarihli ölü muayene tutanağında ölüm sebebinin kafa travmasına bağlı beyin kanaması olarak tespit edildiği görülmektedir.
Buna göre mahkemece; davacılar desteğinin kaza esnasında kask takmamış olması nedeniyle zararın doğumu ya da artmasına
etki eden müterafik kusuru bulunup bulunmadığı; bu nedenle, BK’nun 44. maddesi (TBK 52. md) uyarınca, maddi tazminattan makul oranda hakkaniyete uygun indirim gerekip gerekmediğinin irdelenip tartışılması, ondan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 10/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.