Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/18235 E. 2019/5326 K. 30.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18235
KARAR NO : 2019/5326
KARAR TARİHİ : 30.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki 6183 sayılı Yasa’dan kaynaklanan tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

– K A R A R –
Davacı … idaresi, davalı … hakkında vergi borcu nedeniyle aleyhine takip yaptıklarını, takibin sonuçsuz kaldığını, dava konusu araçları diğer davalı kardeşi…’ye devrettiğinden, bu tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, araçların bedelleri ödenerek satış yapıldığını belirterek haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, …. Noterliğince 04/05/2011 tarihinde yapılan araçların satış sözleşmesinde de araçların satışına engel herhangi bir durum söz konusu olmadığı ve davalı …’a davacı kurum tarafından herhangi bir bildirim yapılmadığı, yapılan satışların geçerli olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 sayılı Yasanın 24 ve devamı maddesinden kaynaklanan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
1- HMK’nın 33. maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.

Somut olayda dava, 6183 sayılı Yasanın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu halde İİK’nun 277 ve devamı maddelerine göre değerlendirme yapılması isabetsiz olmuştur.
2- 6183 sayılı Yasa’nın 28/1 maddesine göre üçüncü dereceye kadar kan hısımları ile eşler ve ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sıhri (kayın) hısımları arasındaki tasarruflar bağış niteliğinde olup iptali gerekir. Somut olayda davalı borçlu ile üçüncü kişi arasında kardeşlik ilişkisi olduğundan aralarındaki tasarruf bağış niteliğinde olup, borçlunun iptali gerekirken, borçluya ödeme emrinin 22.05.2012 tarihinde tebliğ edilerek takibin kesinleşmiş olmasına rağmen mahkemece davanın davacı kurumun borçluya herhangi bir bildirim yapmadığı şeklindeki bir gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasa aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.