Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/18133 E. 2019/7766 K. 18.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18133
KARAR NO : 2019/7766
KARAR TARİHİ : 18.06.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda;kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, 26.01.2014 tarihinde davalı kuruma ait kar küreme aracının kayması sonucu otobüse çarptıktan sonra müvekkili olan şirkete sigortalı araca çarpması sonucunda yaralanmalı ve maddi hasarlı kaza gerçekleştiğini, davalıya ait aracın kazanın gerçekleşmesinde kusurlu olduğunu, ekspertiz incelemesi sonucu tespit edilen 38.919,00 TL hasar bedelinin 27.03.2014 tarihinde müvekkil Şirketten tahsil edildiğini, bu miktarın 26.800,00 TL’sinin davalıya ait aracın ZMSS poliçesini tanzim eden … Sigorta A.Ş.’den tahsil edildiğini, müvekkilinin ödediği bedeli kanunen sorumlu olanlara rücu etme hakkı bulunduğunu beyanla, müvekkili tarafından ödenen bakiye 12.119,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; dosyada aldırılan 03.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda dava dışı kar küreme aracı sürücüsü …’in olayda 8/8 oranında kusurlu olduğu, davacı şirkete sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsü ile dava dışı … plaka sayılı araç sürücüsünün kusursuz olduğu, davalı … Müdürlüğüne ise kusur izafe edilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava yaralamalı ve maddi hasarlı kaza nedeniyle davacı … Şirketi tarafından üçüncü kişilere ödenen hasar tazminatının rücuen davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki ihtilafın ortaya konulması ve nitelendirilmesi için davacılar ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı davaya konu trafik kazası sonucunda meydana gelen zararlar nedeniyle dava dışı kişilere ödeme yapan Kasko Sigortacısı, davalı ise kazaya karışan kar küreme aracının sürücüsü …’in görevli olduğu kurum olup, kaza sırasında davalı kuruma ait aracı sevk ve idare etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Davalının sorumluluğunun nitelendirilmesi için ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesi gereğince işletenin sorumluluğu ve 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 66. maddesi gereğince adam çalıştıranın sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiştir.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Eren Fikret, Borçlar Hukuku, 9. B, s. 631 vd.; Kılıçoğlu Ahmet, Borçlar Hukuku, 10. B., s. 264 vd.).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Sürücü ile işleten arasındaki sorumluluk ilişkisinin 2918 sayılı Kanun’da düzenlenmediği gözönüne alındığında genel hükümlere çerçevesinde aralarındaki sorumluluğun ele alınması gerekmektedir. Yukarıda da değinildiği gibi davalı kurum sürücüsü … davacı yönünden “adam çalıştıran” olarak değerlendirilmesi gerektiği söylenebilir.
6098 sayılı TBK’nun 66. maddesinde adam çalıştıranın sorumluluğu;
“MADDE 66- Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.
Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Adam çalıştıranların sorumluluğu hakkında gerek doktrinde gerek içtihatlardaki (27.03.1957 gün ve 1/3; 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları) baskın görüş bunların kusursuz bir sorumluluğa tabi tutulmaları doğrultusundadır. İş gördürenin sorumluluğunun kaynağı, göstermekle yükümlü olduğu özenle iş görme (ihtimam) ödevinin ihlalidir. Sorumluluğun kökü, bizzat sorumlu şahsın ya da şahısların durumundadır. İstihdam eden, müstahdem veya işçilerini seçerken, onları çalıştırırken, başkalarına zarar vermemelerini sağlamakla ve buna dikkat ve özen göstermekle yükümlüdür. Esasen istihdam edenin sorumluluğunun dayanağı, onun müstahdeme nezaret ve özen hususundaki objektif vazifesinin ihlali teşkil eder. Yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararından da anlaşılacağı gibi Borçlar Kanununun 55. maddesi gereğince adam kullananın sorumlu tutulabilmesi için, kendisinin kusuru şart olmadığı gibi, kullandığı adamın dahi kusuru kanuni şartlardan değildir.
Bu noktada, Borçlar Kanununun 66. maddesinde düzenlenen “adam çalıştıranın sorumluluğu” için, somut olayda “adam çalıştırma ilişkisi” ile “çalıştırılanın hizmetini yerine getirirken hukuka aykırı bir eylemle zarar vermesi” unsurlarının gerçekleşmesi zorunludur.
Adam çalıştırma ilişkisi için çalıştırılanın, çalıştıranın buyruğu altında olması, onun gözetiminde işi yapması ve onun talimatıyla bağlı bulunması gerekir. Bunun yanında meydana gelen zararın müstahdemin istihdam edenin maksatları için bir hizmetin görüldüğü sırada doğmuş olması zorunludur. Başka bir deyişle, müstahdeme gördürülen hizmetle zarar arasında “gaye ve görev bakımından” çok sıkı bir münasebet olmalıdır. Bu bakımdan hizmetin ifası ile zararın ikaı arasındaki zaman ve yer bağlılığı ve zararın istihdam edenin hizmetin görülmesi için verdiği vasıta ile meydana getirilmesi hizmetin icrası esnasında zararın meydana geldiğini bir karine, emare olarak kabul edilebilirse de, daima bu unsurlara isnat etmek doğru sonuç vermez. Bu nedenle, bu dış görünüş unsurlarından ziyade, zarar verici fiilin, istihdam edenin müstahdeme kendi gayesi için tevdi ettiği hizmetlerin ifası alanında işlenmiş olması nazara alınır.
Somut olayda, zararı doğuran olayın işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimatı dahilinde hareket edildiği sırada ve hizmetle ilgili olarak oluşmuş olup, hukuka aykırı eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunduğu hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Adam çalıştıran BK’nın 66 ncı maddesinde öngörülen sorumluluktan “hal ve şartların gerektirdiği bütün dikkat ve özeni gösterdiğini ispat etmesi” ya da “illiyet bağının kesilmesi” halinde kurtulabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar değerlendirildiğinde; adam çalıştıran olarak 3. kişilere karşı sorumluluğu bulunan davalı kurumun sorumlu tutulabilmesi için, kendisinin kusuru şart olmadığı, bununla birlikte kazaya karışan davalı Kuruma ait araç sürücüsünün kazada %100 oranında kusurlu olduğu da gözönüne alındığında, bu hukuki durumların değerlendirilmesi ile varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 18/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.