Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/18020 E. 2019/5269 K. 29.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18020
KARAR NO : 2019/5269
KARAR TARİHİ : 29.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne, dair verilen hükmün süresi içinde davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı …. vekili, davacı bankanın … Şirketinden alacağı olduğunu, Aki Şirketinin de bankaya olan bu borcuna karşılık iki adet çeki 14.01.2014 tarihinde ve 22.01.2014 tarihinde ciro ederek bankaya verdiğini, çeklerin hangi tarihte bankaya sunulduğuna dair kayıtların mevcut olduğunu, borcun 14.01.2014 ve 22.01.2014 tarihlerinde doğduğunun banka kayıtları ile belli olduğunu, çeklerin tahsil edilemediğini her iki çekin ayrı ayrı icra takibine konulduğunu, ancak borcun yine ödenmediğini, yapılan hacizlerde de haczi kabil mal bulunamadığını, davalı borçlu Kemal’in taşınmazını 10.04.2014 tarihinde üzerindeki 300.000,00 TL bedelli ipotekle birlikte diğer davalı …’a 27.000,00 TL bedelle sattığını, bu bedelin taşınmazın gerçek değerinden çok düşük olduğunu, mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak satışın yapıldığının anlaşıldığını, bu nedenle davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davacı tarafın dava açma şartlarının gerçekleşmediğini, geçici veya kesin aciz belgesi bulunmadığını, yalnızca davalı – borçlu açısından borcu ödeyecek malın olmadığının tespitinin yeterli olmadığını, diğer borçlular açısından da aciz şartlarının gerçekleşmesi gerektiğini, Ziraat Bankasından kredi çekilip davalı – borçlu Kemal’e ödenen miktar ile mevcut ipoteğin kaldırılması

için toplam 120.000,00 TL bedel ödenerek taşınmazın alındığını, tapudaki alım bedeli olarak gösterilen 27.000,00 TL tutarın da belediye emlak rayiç değerine göre belirlendiğini, satışın gerçek bir satış olduğunu, taraflar arasında akrabalık bağı bulunmaması nedeniyle açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, Davalı …’nin davaya konu taşınmazla ilgili olarak bankadan kredi kullandığı anlaşılmakla beraber kullandığı kredinin ve satış bedelinin borçlu – davalı …’ye ödendiğine dair delil mevcut olmadığını yine taşınmaz üzerindeki ipoteğinde dava açıldığında halen mevcut olduğu, ipotek bedeli ödenmesine rağmen taşınmaz üzerinden kaldırılmadığı anlaşıldığı, taşınmazın gerçek değeri ile tapudaki satış değeri arasında çok ciddi (yaklaşık 3 kat) fark mevcut olduğu, asıl borçlu Kemal’in taşınmazın gerçekte kendisine ait olmadığı, taşınmazı kime sattığını dahi bilmediği, bu satıştan dolayı 1 lira dahi almadığını, kendisini damadının yönlendirdiğine ilişkin beyanı da dikkate alındığında taşınmazın alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md)

bulunması gerektiği, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi, satılan taşınmaz üzerinde, ipotek ve haciz kayıtları varsa, alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü gerektiği, bu nedenle oransızlığın belirlenmesinde tapu kaydındaki ipotek ve haciz miktarının da gözönünde tutulması gerektiği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılması gerektiği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmeli, öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.’nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK.’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının icra takibindeki alacak ve ferilerinden fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerekir.
Mahkemece bedel farkı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm

vermeye yeterli değildir. Kural olarak dava konusu taşınmazın ipotekle satılması halinde tapudaki satış bedeline ipotek bedeli eklenerek rayiç değerle kıyaslanması ve bedel farkının buna göre belirlenmesi gerekmektir. Ayrıca dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli dışında rayiç bedelle alındığı, tapu dışı ödemenin resmi belge ile ispatlanması halinde tapu dışı ödemenin de tapudaki satış bedeline eklenmesi gerekmektedir. Davalı 3.kişinin tapu dışı harici ödemeleri taşınmazı aldığı tarihteki banka hesap hareketleri ile ispatlaması halinde de aksi iddia ve ispatlanmadığı sürece bankadan tasarruf tarihine yakın tarihlerde çektiği paranın da taşınmaz alımı için kullanıldığının kabulü gereklidir.
Somut uyuşmazlıkta, dosya içerisindeki tapu kayıtları ve resmi akit tabloları incelendiğinde … Mah. 188 Ada 2 Parsel sayılı taşınmazın davalı borçlu Kemal tarafından 10/04/2014 tarihinde 27.000,00TL bedelle davalı 3. kişi Sevgi’ye satıldığı ve üzerinde 10/02/2014 tarihli 300.000,00 TL’lik Ziraat Bankası lehine ipotekli olarak devredildiği , bilirkişi raporu uyarınca taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin ise 79.318,00 TL olarak belirlendiği ve dosya içerisindeki yeni tarihli tapu kaydında 17/09/2014 tarihli 120.000,00 TL bedelli Ziraat Bankası Lehine ipotek bulunduğu görülmektedir. Mahkemece ipotek alacaklısı Ziraat Bankası’ndan 10/02/2014 tarihli 300.000,00 TL’lik ipoteğin ödenip ödenmediğini, ödenmiş ise kim tarafından ödendiği ile tapu kaydında 17/09/2014 tarihli 120.000,00 TL’lik ipotek kaydı bulunduğu görülmekle, ipoteğin 300.000,00 TL bedelden 120.000,00 TL’lik bedele dönüştüğü nedeninin sorularak gelecek cevabı yazısı ile toplanan ve toplanacak delillerle birlikte bedel farkının olup olmadığının değerledirilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı …’a geri verilmesine 29/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.