Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/18012 E. 2019/5272 K. 29.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18012
KARAR NO : 2019/5272
KARAR TARİHİ : 29.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Davacılar vekili, müvekkillerinin işyerinin davalı … tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak haczedildiğini, müvekkilinin de yapılan hacizden dolayı ticari itibarının sarsılmaması için davalı …’in avukatlarına çekler verdiğini, ancak müvekkillerinin söz konusu borç ve borçlularla ilgisinin bulunmadığını, ….Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/670 Esas sayılı dosyasıyla menfi tespit ve sebepsiz zenginleşme davası açtığını ve lehine sonuçlandığını, bu karar ile davalı … hakkında icra takibi başlattıklarını, ancak davalı …’in taşınmazın 1/3 hissesini diğer davalı …’e sattığını, bu satışın mal kaçırma amacıyla yapıldığından bu tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı … vekili, tasarrufun iptali davalarında genel yetki kurallarının geçerli olduğunu, yetkili mahkemenin müvekkilinin ikametgahı mahkemesi olan Bursa mahkemeleri olduğunu, bu nedenle açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalılardan …., taşınmazı her ne kadar tapuda 15.000,00 TL’ye satın aldığı görülmekte ise de, aslında bu alım için satıcıya 24.300,00 TL ödediğini bu bedeli

…. Bankası A.Ş. …. Şubesi’nden diğer davalı … hesabına “…. Mahallesi, 3777 Ada, 32 Parsel, 1/3 hisse karşılığı” ibaresi ile ödediğine dair dekont ile bu bedelin 15.000,00 TL’sini, aynı bankadaki 6698309 nolu hesaptan çekerek ödediğine dair dekont ibraz ettiğini, bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmaz hissesinin devir tarihi olan 17.08.2011 tarihi itibariyle gerçek değeri olarak belirlenen 38.500,00 TL ile davalılar arasındaki alım satım bedeli olan 24.300,00 TL arasında bir misil ve daha fazla fark olmayıp bu nedenle İİK’nun 278/2. maddesinde tarif edildiği şekilde davalılar arasında borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği bir aktin gerçekleştirilmediğinden sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi

verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi, satılan taşınmaz üzerinde, ipotek ve haciz kayıtları varsa, alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü gerektiği, bu nedenle oransızlığın belirlenmesinde tapu kaydındaki ipotek ve haciz miktarının da gözönünde tutulması gerektiği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılması gerektiği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmeli, öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.’nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK.’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının icra takibindeki alacak ve ferilerinden fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerekir.
Eldeki davada mahkemece bedel farkı bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Dosyadaki ….. İcra Müdürlüğü’nün 2011/5 sayılı

takip dosyasının incelenmesinde davalı borçlu …’in maaşına davalı 3. kişi ….’inde çalışmakta olduğu …. Hukuk Bürosuna maaş haczi ile ilgili tebligatların tebliğ edildiği ve davalı …’in maaşına haciz konduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun İİK’nın 280. maddesi gereği davalı borçlu …. tarafından davalı 3.kişi …’e yapılan tasarrufun iptalini gerektirip gerektirmeyeceği karar yerinde tartışılmamıştır. Tasarrufun iptalini gerektiren bir sebep görülmesi halinde dava konusu ….Mah. 3777 Ada, 32 parsel sayılı taşınmazın davalı 3.kişi ….tarafından 24/08/2011 tarihinde dava dışı…’na devredildiği anlaşıldığından İİK’nın 283/2 maddesi gereği davalı 3. kişi ….’in tasarruf konusu taşınmazın 1/3 hissesinin elden çıkarttığı tarihteki gerçek değerinin belirlenerek tazminata hükmedilmesinin düşünülmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Eksik inceleme ile hüküm verilemez.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 29.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.