Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/1800 E. 2019/240 K. 16.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1800
KARAR NO : 2019/240
KARAR TARİHİ : 16.01.2019

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili şirkete ait ve …’in sevk ve idaresindeki aracın tek taraflı yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, delil tespiti dosyasında araçta 14.696,00 TL tutarında hasar olduğunun mütalaa edildiğini, ihbara rağmen 1 yılı aşkın bir süredir ödenmeyen 14.696,00 TL maddi tazminatın ihbar tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/97 D. İş sayılı dosyasısında sarf edilen 335,05 TL ilk gider ile 170,80 TL keşif harcı olan toplam 505,85 TL delil tespit gideri ile 245,00 TL delil tespit vekalet ücretinin yargılama gideri olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, kazanın tamamen sürücünün asli kusuru ile meydana geldiğini, sürücü değişikliği yapıldığını, gerçek sürücünün alkollü olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın reddine, dair karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı”
başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Ayrıca, Motorlu Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinde; Taşıtın, uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların sigorta teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı ve makine mühandisi bilirkişiden olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Mahkemece, davacının beyanlarına itibar edilemeyeceği, sürücü değişikliğinin yapılmadığının, sürücünün alkollü ya da ehliyetsiz olmadığı hususlarının davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle Kaza Tespit Tutanağı ve yeminli tanık beyanlarına dayanılarak davanın reddine karar verilmişse de, yukarıda anlatılan ilkelere göre sadece sürücü değişikliği hasarın teminat dışı sayılması için yeterli olmadığından sırf bu nedenle redde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, mahkemece yapılması gereken, davacı tanıklarından … yeminli beyanında, aracı sürücü …’ın kullandığını, kazadan sonra sürücünün sinir krizi geçirdiğini, daha sonra tanık …’ın babası tarafından hastaneye götürüldüklerini belirttiğine göre ilgili kişiden hangi hastaneye götürüldükleri sorulup, hastane evrakları getirtilerek, dava dışı sürücü olduğu iddia edilen … hakkında alkolle ilgili muayene yapılıp yapılmadığı tespit edilmelidir. Davacının alkollü olduğunun tespit edilmesi halinde, araç içerisinde içki şişelerinin olduğu hususu da dikkate alınarak, davacının tazminat hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana gelmediğinin uzman bilirkişi heyetinden alınacak raporla saptanması gerektiği; tazminata konu edilen zararın teminat dahilinde kaldığını ispat yükünün davacı sigortalıda olduğu ve bu hususun somut biçimde ispat edilememesi halinde tazminat hakkının doğmayacağının kabulünün zorunlu olduğu da göz önünde bulundurularak; makine mühendisi ve nörolog bilirkişiden, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 16/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.