Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/17488 E. 2019/6928 K. 28.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/17488
KARAR NO : 2019/6928
KARAR TARİHİ : 28.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne-kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili, 24/4/1997 tarihinde, davalı …’un yönetimindeki taksinin yaya olarak karşıdan karşıya geçen müvekkiline çarpmak suretiyle yaralanmasına neden olduğunu, davacının International Hospital’da ameliyat edildiği ve dört gün boyunca tedavi edildiği, 26.04.1997 tarihinde yanında bir doktor refakatinde bir doktor gözetiminde Almanya’da bir cerrahi kliniğine nakledildiğini, olaydan 3 yıl sonra düzenlenen raporda, davacının eski mesleği olan garsonluğu ve ayakta durma ve yürüme şeklinde yapılan işleri yapamayacağının belirlendiğini, çalıştığı restorandaki hizmet ilişkisinin 30.04.1997 tarihinde sona erdiğini, tedavi giderleri olarak; International Hospital’a ödenen toplam tedavi gideri 1.349.89TL’nın ödeme tarihi itibarıyla 17.655 DM’na tekabül eden bu ücretin 13.187,93 DM kısmını davacının sandığının karşıladığını; davacının ödemek zorunda kaldığı tedavi ücretinin 4.477,07 DM olduğunu, olay tarihinde 45 yaşında olan davacının çalışma hayatını 65 yaşına kadar sürdürebileceği dikkate alındığında, 20 yıllık gelir kaybının olacağını beyanla, fazla talep hakları saklı kalmak üzere 8.088.250.659 TL maddi tazminatın davalı … şirketinin sorumluluğu 2.685.313.644 TL ile sınırlı olmak üzere her üç davalıdan müteselsilen ve 25.000.000.000 TL manevi tazminatın da davalı sürücü … ve işleten …’den müteselsilen olay tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … vekili ile … vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı … hakkındaki davasının husumetten olmak üzere davalı … ve … adına açılan davanın reddine, davacının davalı … hakkındaki davasının kısmen kabülü ile 5.897,24 TL kazanç kaybı ile 264,56 TL tedavi ve diğer giderler bedeli toplam 6.161,80 TL’nin davalı …’dan 25.04.1997 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, 2.000,00 TL manevi tazminatın ise 25/04/1997 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı …’dan tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre, trafik kaydı “işleten”i kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye
devredilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olayda, kaza tarihi 24/4/1997 olup, davalı … vekili 19.10.2015 tarihinde dosyaya sunduğu beyan dilekçesinde, müvekkilinin Almanya’da yaşadığını, kazaya karışan taksinin 1996-1999 yılları arasında dava dışı … adlı şahsa uzun süre kiralandığını, kira bedellerinin müvekkilinin Ziraat Bankası nezdindeki hesabına gönderildiğini beyan etmiş, kira sözleşmesini sunmamakla birlikte, dosyaya sunduğu, 2000-2015 yıllarına ait banka dekont örneklerinin incelenmesinde; davalı …’ın hesabına, Mahmut, Ural ve … adlı şahıslarca muhtelif tarihlerde paralar gönderildiği ancak, dekontlarda para gönderme işlemi ile ilgili olarak herhangi bir açıklamanın bulunmadığı görülmüştür. Mahkemece her ne kadar, davalı …’in aracı uzun süreli kira sözleşmesi ile dava dışı üçüncü şahsa kiraya verdiğinden sorumluluğunun kalmadığından bahisle, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; kazalı taksinin kaza tarihinde uzun süreli olarak kiralık verildiğinin ispatına yönelik … vekilince dosyaya yeterli delil sunulmadığı gibi, mahkemece de bu yönde verilen karar eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır.
O halde mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler de göz önünde bulundurularak, davalı … vekilinden, kazalı taksinin dava dışı … ‘a kiralanmasına yönelik taraflar arasında imzalanmış kira sözleşmesinin olup olmadığı sorularak, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin maliye ve vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, gerektiğinde malik ve kiracının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin, fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, kira ilişkisinin başladığı iddia olunan 1996
yılından itibaren ticari taksi ile ilgili vergi ve trafik cezalarının kim tarafından ödendiği ilgili vergi dairesinden sorularak, davalı ve dava dışı kişi arasında 3. kişileri bağlayacak güçte, uzun süreli kira sözleşmesi ilişkisi olup olmadığı, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı hususları araştırılarak, sonuca göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı hüküm tesis edilmesi doğru değildir.
3-2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Eldeki dosyada ise; kazaya karışan taksi ile ilgili olarak davalı … ile Sigorta şirketi arasında 23.08.1996 tarihinde tanzim edilen trafik sigorta poliçesinde tedavi gideri limitinin kişi başına 400.000.000 TL, sakatlanma ve ölüm teminat limitinin ise kişi başına 400.000.000 TL olarak belirlenmiştir. Davacı vekili ise dava dilekçesinde tedavi gideri yanında, müvekkilinin geçici ve kalıcı maluliyeti nedeniyle tazminat talebinde bulunmuş, dosyada aldırılan ATK raporunda davacının %19,2 oranında
malul olduğu ve iyileşme süresinin ise 9 ay olarak belirlendiği görülmüştür. Yerel Mahkemece her ne kadar; hükme esas alınan aktüer raporuna göre, davalı … şirketinin sorumluluğunun azami 400.000.000 eski TL ile sınırlı olduğu ve davacı için Alman Hastalık Kasasına poliçedeki azami teminat olan 400.000.000 TL’nin 26.09.2000 tarihinde ödendiği ve bu nedenle sigorta şirketinin olayda sorumluluğunun kalmadığı gerekçesiyle davalı … hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş ise de, aktüer raporu hatalı ve yanılgılı değerlendirmeler içermekte olup, hüküm kurmaya elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, davacı vekilinin dava dilekçesindeki maluliyet yönünden tazminat talepleri ile kazalı araçla ilgili trafik poliçesindeki sakatlanma ve ölüm ile ilgili teminat klozu göz önüne alınarak, davacının geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı talepleri ile ilgili değerlendirme ve hesaplama yapılmak üzere aktüer bilirkişiden ek rapor aldırılarak, sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, poliçedeki tedavi giderine ilişkin teminat limitinin tamamının ödendiği şeklindeki yanılgılı değerlendirme ve gerekçeyle, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve karar bu yönden de bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 28/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.