Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/16947 E. 2018/12699 K. 25.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/16947
KARAR NO : 2018/12699
KARAR TARİHİ : 25.12.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlu Güngör hakkında takip yaptıklarını, takibin semeresiz kaldığını dava konusu taşınmazını mal kaçırma amacı ile 12.12.2011 tarihinde borçlu tarafından kardeşi Levent’e sattığından, bu tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne ilişkin ilk karar, dairemizin 14.05.2015 tarih … Esas 2015/7402 Karar sayılı ilamı ile davalı üçüncü kişi Levent’in yurt dışında yaşadığından yurt içine yapılan tebligatın usulsüz olduğu, anılan davalıya yurt dışına tebligat yapılarak usule uygun savunması alındıktan sonra karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş bozma sonrasında mahkemece davalıların kardeş oldukları yapılan tasarrufun bağış niteliğinde olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu davalardan amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini
sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir.
Somut olayda, borçlu hakkında takip kesinleşmiş ve borçlunun aciz hali sabit olmuştur. Mahkemece davalıların kardeş olmaları nedeni ile İİK’nun 278/3-1 maddesine göre tasarrufun bağış niteliğinde olduğu ve İİK’nun 280.maddesine göre üçüncü kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiğinin kabul edilmiş ise de davalı üçüncü kişinin gerek borçlunun taşınamzı satın aldığı gerekse kendisine satış yapıldığı tarihlerden yurt dışında yaşadığı sabittir. Bu halde İİK’nun 280/2- 279.son fıkrası gereğince üçüncü kişinin borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat etmesi halinde iptal davasının dinlenemeyeceği belirtildiğinden davalı Leven’in yurt dışında yaşaması nedeni ile borçlunun hal ve vaziyetini bilip bilmediğinin ayrıca değerlendirilme gerekirken bu
hususda bir değerlendirme yapılmaması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 25/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.