Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/1691 E. 2018/11802 K. 05.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1691
KARAR NO : 2018/11802
KARAR TARİHİ : 05.12.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, müvekkilinin askerlik hizmetini yapmakta iken araç sürücüsü olarak davalı bakanlıkça işletilen ve esasen hurdaya ayrılan 10-12 kadar aracı Diyarbakır’a götürmek üzere görevlendirildiğini, aracın devrilmesi sonucu yaralanarak sakat kaldığını, davalının araç işleten olarak kusursuz sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla işgücü kaybı bedeli ile 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 04.06.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini bilirkişi raporu doğrultusunda fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 39.007,70 TL olarak ıslah etmiş, toplam miktara olay tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davaya bakmaya yetkili mahkemenin zararlandırıcı olayın gerçekleştiği ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, zamanaşımının gerçekleştiğini, esas yönünden de müvekkilinin olayda bir sorumluluğunun bulunmadığını, istenilen manevi tazminatın da fahiş olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile davacının ıslahla talep ettiği 38.007,70 TL’lik işgöremezlik zararı ile ilgili talebinin zamanaşımı yönünden reddine, davacının işgöremezlikle ilgili dava dilekçesindeki miktar yönünden talebinin kabulü ile 1.000,00 TL’nin 15.03.2006 tarihinden işleyecek yasal faizi ile
davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 20.000,00 TL’nin 15.03.2006 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacının fazla taleplerinin reddine, dair karar verilmiş, hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle, manevi tazminatın takdirinde B.K.nun 47.maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen manevi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacının yaralanmasına neden olan trafik kazası 15.03.2006 tarihinde meydana gelmiş, dava 07.10.2011 tarihinde açılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde işgücü kaybı nedeniyle 1.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminat talep etmiş, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur. Yargılama aşamasında maddi tazminatın hesabına ilişkin 26.05.2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda 09.06.2015 harç tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 39.007,70 TL’ye yükseltmiş, davalı vekili ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunmuş ve mahkeme davacının ıslahla talep ettiği 38.007,70 TL’lik işgöremezlik zararı ile ilgili talebinin zamanaşımı yönünden reddine karar verilmişse de varılan sonuç dosya kapsamı ile uyuşmamaktadır.
Haksız eylemden doğan maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı, zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusunu öğrendiği günden başlayarak bir yıldır. Karayolları Trafik Kanununun 109/1. maddesinde bu süre iki yıl olarak öngörülmüş, 109/2.maddesinde dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağı belirtilmiştir.
Ancak bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir
dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır (HGK, 15.11.2000 gün ve: 2000/21-1609 K: 2000/1699, 4.HD 13.05.1980 gün ve 1980/3493-6206 sayılı; 26.01.1987 gün, 1986/7532 esas, 1987/485 karar sayılı kararı) yani tedavinin devam ediyor olması ve gelişen durumun varlığı halinde gelişen durumun sona ermesinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109/1. maddesinde belirtilen 2 yıl içinde dava açılması gerekir. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.
Dosyada bulunan raporların incelenmesinden davacının ilk maluliyet raporunun İstanbul ATK 3. İhtisas Kurulundan 20.11.2013 tarihinde alındığı, raporda davacının çeşitli hastanelerde ameliyat olduğu, her raporda farklı nedenlerle muayane ve farklı rahatsızlıklardan bahsedildiği, neticede davacının %8,1 oranında maluliyetinin bulunduğu belirtilmiştir. Raporda incelenen muayene ve tetkikler gözönüne alındığında, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin 21.03.2006 tarihli epikriz raporunda kazası sonrasında Diyarbakır Asker Hastanesi’ne götürüldüğü, BBT’de epidural hematom tespit edildiği, artması üzerine sevk edildiği, yatırıldığı, opere edildiği, epidural hematom boşaltılması ameliyatı yapıldığı, kemik flebin kapatıldığı, 18.10.2011 tarihli raporunda, davacıya 10.01.2011 tarihinde OD İO geriletme ameliyatı yapıldığı, lokal muayenede primer bakış pozisyonunda ortoforik ve yakında minimal alternan ekzotropya mevcut olduğu, diplopi tanısı konulduğu, Hacettepe
Üniversitesi Hastanesi’nin 11.07.2012 tarihli raporunda BBT’de sağ frontal ve temporal bölgede sekel ensefalomalazik değişiklikler izlendiği, akut kanama/iskemi izlenmediği, ATK 3. İhtisas Kurulunun 11.02.2013 tarihli Göz Muayenesinde, Operasyon: kesi sütürasyonu, Sağ görme: 10/10, Sol görme: 10/10, yakından her yöne okuduğu ancak iki göz açık olunca hep diplopi olduğunu söylediği, Biomikroskopi: (sağ), (sol) doğal, Göz Hareketleri: (sağ), (sol) normal, Fundus: (sağ), (sol) doğal, CT: (sağ), (sol) orto, Orbital rim: intakt, kırmızı ışık testiyle üst sağda diplopinin arttığını söylediği, sol kaş bölgesinde kesi izi olduğu, çeneyi yukarıda tutma eğilimi (baş pozisyonu) olduğu, Hess-Lee perdesi testi yapılmasının uygun olduğu, Nöroloji Muayenesinde genel durumunun iyi, şuurunun açık, koopere, oryante olduğu, horizontal bakışta çift görme tariflediği, konuşmanın intakt olduğu, motor defisit olmadığı, derin tendon reflekslerinin normoaktif olduğu, patolojik refleks olmadığı, srebellar testlerin intakt olduğu, duyu kusuru olmadığı, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nin 09.10.2013 tarihli raporunda yapılan Hess perdesinde sağ göz üst rektus sahasında kısıtlılık, sol göz alt oblikte aşırı fonksiyon saptandığı belirtilmiş, ATK 3. İhtisas Kurulu tarafından raporlar ayrıntılı olarak incelendikten sonra davacının maluliyet oranının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin maluliyet raporuna itirazı üzerine hazırlanan ATK Genel Kurulunun 15.01.2015 tarihli raporunda, davacının %8,1 oranında maluliyetinin bulunduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, trafik kazası 15.03.2006 tarihinde meydana gelmiş, ıslah ise 09.06.2015 tarihinde yapılmıştır. Zamanaşımı süresi zararın tam miktarının öğrenildiği 15.01.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu raporunun okunduğu 05.05.2015 tarihli celsede öğrenilmesi ile başlamaktadır. Bu durumda ıslah 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde yapılmış olduğuna göre yazılı şekilde ıslahın zamanaşımına uğradığının kabulü hatalı olmuştur.
3-Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin maddi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin manevi tazminata ilişkin temyiz
itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin maddi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine 05/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.