Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/16479 E. 2019/6820 K. 27.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/16479
KARAR NO : 2019/6820
KARAR TARİHİ : 27.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
(Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; müvekkili sigorta şirketi ile … arasında 10.10.2013-10.10.2014 tarihleri arasında geçerli olmak üzere işyeri paket poliçesi imzalandığını ve hasarın olduğu işyerinin teminat altına alındığını, 30.05.2014 tarihinde sigortalı işyerinde faaliyette bulunan şirket sahibi … ‘ın işyerine geldiğini ve restoranlarını açtıklarında su deposunun taşması sonucu tavanlarının çöktüğünü ve işyerinde maddi hasarlarının olduğunu yazılı beyan ederek bildirdiklerini, su hasarına sebep olan su deposu kiralık işyerinin sigortalı tarafından kiralandığı dönemde meydana geldiğinden hasardan dükkan maliklerinin sorumlu olduğunu, arızalı su deposunun sigortalı dükkanda sebebiyet verdiği 3.900,00 TL hasar bedelinin 13.06.2014 tarihinde ödendiğini, … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile ilamsız takip yapıldığını akabinde davalıların ödeme emrine ve takibe itiraz ettiklerini iddia ederek Kocaeli 7. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; kiraladıkları işyerinde su deposu olmadığını, su deposu sanılan yerin plastikten yapılan asma tavan olduğunu, hasara sebebiyet veren su sızıntısının dükkanın üst katındaki daireden kaynaklandığını iddia ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; inşaat tekniği bakımından nitelendirilebilecek bir su deposunun mevcut olmadığı, suyun tavan arasına yerleştirilen kaba üstte bulunan dairelerden geldiği, dolayısıyla zararın meydana gelmesinde kiralayan davalılara kusur yüklenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine, davacının kötü niyetli olarak takip başlattığı ispatlanamadığından davalıların talep ettiği kötü niyet tazminat isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, İşyeri Sigorta Sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gereken hususlardandır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinde sigortacının, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal edeceği, sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacının, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibin kaldığı yerden devam ettirebileceği hüküm altına alınmıştır.
Dava, sigorta şirketi tarafından sigortalısının halefi olarak açıldığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4. maddesinde ise dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın kiralanan taşınmazların, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil
olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaların sulh hukuk mahkemesinin görevinde olduğu düzenlenmiştir.
Somut olayda, sigortalı işyerinde faaliyette bulunan şirket sahibi… ‘ın su deposunun taşması sonucu tavanlarının çöktüğünü ve işyerinde maddi hasarlarının olduğunu yazılı beyan ederek bildirdiklerini, su hasarına sebep olan su deposu kiralık işyerinin sigortalı tarafından kiralandığı dönemde meydana geldiğinden hasardan davalı dükkan maliklerinin sorumlu olduğunu, meydana gelen zararın sigortacı tarafından kiracı olan sigortalıya ödenmiş olup, ödenen tazminatın işyerinin maliki olan davalılar Yusuf ve …’dan tahsili talep edilmiştir. Dosya kapsamından anlaşıldığına göre dava dışı sigortalı, zarar gören işyerinde kiracı, davalı … ve … ise malikidir. Bu nedenle dava dışı sigortalı ile davalılar arasındaki temel hukuki ilişki kira sözleşmesine dayanmaktadır. Sigortalı ile davalılar arasındaki uyuşmazlık kira ilişkisinden doğduğundan davaya bakma görevi sulh hukuk mahkemesindedir. Bu nedenle sigortacı tarafından halefiyet yoluyla açılan davanın da sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
Bu nedenle mahkemece, uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği nazara alınarak, HMK’nın 1/c maddesi gereğince mahkemenin görevli olmaması nedeniyle HMK’nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 27/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.