Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/1597 E. 2018/11369 K. 27.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1597
KARAR NO : 2018/11369
KARAR TARİHİ : 27.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; davalıların trafik sigortacısı, işleteni ve sürücüsü olduğu aracın, müvekkilinin yolcu olarak içinde bulunduğu araca çarpması neticesinde davacının yaralandığını, fazlaya dair istek hakkı saklı kalmak üzere maluliyet ve tedavi giderleri olarak 100,00 TL maddi tazminatın davalıların temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsili ile 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılar Mustafa ve …’dan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 634,64 TL ye yükseltmiştir.
Davalılar vekilleri ayrı ayrı davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; maddi tazminat yönünden davanın kabulü ile 634,64 TL Maddi Tazminatın (Sigorta şirketi yönünden kaza tarihinde geçerli olan poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) dava tarihi olan 22.05.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 24.04.2012
tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Mustafa ve …’dan tahsiline karar verilmiş; hüküm,davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
6098 sayılı TBK.’nın md. 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 27/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.