Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2016/11028 E. 2019/4323 K. 09.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11028
KARAR NO : 2019/4323
KARAR TARİHİ : 09.04.2019

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, 29.10.2011 tarihinde davacı şirkete trafik sigortalı araç sürücüsünün alkollü ve kusurlu olarak …’in ölümüne sebebiyet verdiğini, hak sahibine 16.583,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının ödendiğini, davacının KTK ve poliçe genel şartları gereğince ödemiş olduğu tazminatı araç malikine rücu etme imkanına sahip olduğunu, araç maliki davalı aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün 2013/370 sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının aracını 13.10.2011 tarihinde …’a kiraladığını, işleten sıfatı bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile davalının…. İcra Müdürlüğünün 2013/370 sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 16.583-TL asıl alacak üzerinden ve icra takip tarihinden itibaren asıl alacağa ticari faiz uygulanmak suretiyle devamına karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-Dava, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı tarafından zarar gören üçüncü kişiye ödenen tazminatın alkol nedeniyle sigortalıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, davaya konu kazanın meydana geldiği tarih itibariyle yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak verildiği kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.

O halde, zararın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü, 6762 sayılı TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan zararın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Somut olayda ise; davacının sigortaladığı aracın karayolunda seyri sırasında, araç sürücüsünün, kavşağı dönemeyerek yolun karşısında bulunan toprak yığınlarına çarpıp takla atması neticesinde kazanın meydana geldiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davalıya ait araç sürücüsünün alkollü olmasının, tek başına davacıya rücu hakkını vermeyeceği doğru biçimde mahkeme tarafından gözetilmiş ve münhasırlık incelemesi için nörolog ve trafik bilirkişisinden ayrı ayrı rapor alınmış olmakla birlikte; trafik bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsünün kavşağa yaklaşırken hızını azaltmama kuralını ve 0.50 promilin üstünde alkollü olarak hususi otomobil kullanma kurallarını ihlal ettiği belirtilmiş, nörolog bilirkişi raporunda alkol değeri yüksek seviyede olup kazanın oluşumunda birinci derecede rol oynadığı kanaatini bildirmiş, mahkemece; hükme esas alınmıştır. Bu itibarla, mahkemenin münhasırlık konusunda hükme esas aldığı rapor içerdiği açıklamalara göre kazanın salt alkolün etkisiyle meydana geldiği hususunda tam kanaat vermemektedir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davacının rücu hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin, uzman bilirkişi heyetinden alınacak raporla saptanması gerektiği; rücuya konu edilen
zararın teminat dışı kaldığını ispat yükünün davacı sigortacıda olduğu ve bu hususun somut biçimde ispat edilememesi halinde rücu hakkının doğmayacağını kabulün zorunlu olduğu da gözönünde bulundurularak; ceza dosyasının da dosya arasına alınarak İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek iki trafik uzmanı ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı dikkate alınmak suretiyle, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre davacının rücu hakkı olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 09/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.