YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9885
KARAR NO : 2016/481
KARAR TARİHİ : 18.01.2016
MAHKEMESİ :………..Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının kasko poliçesiyle sigortaladığı davacı aracının 21.09.2012 tarihinde Romanya’da kazaya uğrayıp hasarlandığını, davalıya yapılan ihbarla hasar dosyası açıldığını, davalı eksperinin sözlü oluruyla ticari araçtaki tamirin gecikmemesi ve davalıya işçilik maliyeti çıkmaması için hasarın davacı atölyesinde onarıldığını, onarım için gereken parçaların orjinalleri faturalı olarak satın alınarak aracın tamirinin yapıldığını, davalının hasar hakkında olumlu kanaat oluşmadığı gerekçesiyle ödeme yapmadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 26.728,50 TL. hasar bedelinin kaza tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı aracında İş Bankası’nın dain-i mürtehin kaydı bulunduğunu ve davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, davacının kazaya ilişkin olarak kaza tespit tutanağı ya da resmi makamlarca tutulmuş belge sunamadığını, aracın sürücüsünün alkol ve ehliyet durumunu belgeleyemediğini, davacının ekspere kontrol izni vermediği gibi aracın hasarını da belgelemediğini, bu nedenlerle bildirim yükümlülüğüne uymayan davacının hasarın oluş şekli ve teminat kapsamında kaldığını ispatla yükümlü olduğunu, talebin fahiş olduğunu, kaza tarihinden faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile 13.915,85 TL. tazminatın 09.10.2012 tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta poliçesi ile davalıya sigortalı araçta oluşan hasar bedeline ilişkin tazminatın sigortacıdan tahsili istemine ilişkindir.
1-Davacı taraf, kaskolu aracın yapmış olduğu kaza nedeniyle uğradığı ve sigorta teminatı kapsamında bulunan hasar bedelinin tahsilini talep etmiş; davalı sigortacı ise, davacının kazayı ve hasarı belgeleyemediği gibi şirketleri tarafından hasarın belirlenmesi amacıyla görevlendirilen ekspere inceleme izninin verilmediği gerekçesiyle ve davacı kusurundan hareketle davanın reddini savunmuştur. Davacı aracının yaptığı kazaya ilişkin olarak yabancı ülke yetkili makamları tarafından düzenlenen resmi belgeler ile bunların tercümelerinin davacı tarafça dosyaya sunulmasıyla, davacı hasara yol açan olayı ve oluş şeklini ispat etmiştir. Davacının kaskolu aracının hasara uğraması üzerine, hasarın oluştuğu yerdeki yetkili makamlar nezdinde gerekli işlemler tamamlandıktan sonra aracın ülkeye getirildiği, hasar onarımını tamir için kendisine ait özel atölyesi bulunan davacının bizzat yaptığı da dosya kapsamıyla sabittir. Davacı taraf, davalıdan sadece hasar onarımı için gerekli araç parça bedellerinin ödenmesini talep etmekte; davalı sigortacı ise, eksperin yaptığı incelemeden hareketle davacının talebine konu ettiği ve satın aldığını bildirdiği parçaların kaskolu aracın tamirinde kullanıldığı kesin olmadığından parça bedellerine ilişkin tazminata hükmolunamayacağını savunmaktadır.
Tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak rapor düzenlenmesi için tayin edilen makina mühendisi bilirkişisinin 18.08.2014 tarihli raporu ile hasar bedelinin 16.371,59 TL. olduğu saptanmıştır. Daha sonra alınan 12.02.2015 tarihli heyet raporunda ise, parça bedellerinden oluşan hasar miktarının 25.294,94 TL. olduğu ; davacının davalı eksperine inceleme izni vermemesi nedeniyle % 15 kusurlu olduğu yönünde tespitte bulunulmuş; mahkemece, ilk bilirkişi raporu ile belirlenen hasar miktarı üzerinden ikinci raporda belirlenen davacı kusur oranına göre indirim yapılarak tazminata hükmolunmuştur.
Mahkemece, hasar miktarının tespiti bakımından hükme esas alınan 18.08.2014 tarihli bilirkişi raporu ile yapılan tespitler yerinde olmayıp, davalı eksperinin sadece iki parçaya ilişkin çıkma parça kullanıldığı tespitine dayanarak, davacının satın aldığı parça bedellerine ait iki adet faturadaki miktarların hesaba katılmayışı hatalıdır. Yeterli bulunmayan bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz.
Mahkemenin, davacının kusur oranına ilişkin tespite de yer veren ve ayrıca hasar miktarını belirleyen 12.02.2015
tarihli heyet raporundaki hasar miktarını dikkate almaksızın, sadece bu ikinci rapordaki davacı kusur oranını esas alması da hatalı olmuştur. Anılan heyet raporunda, davacı tarafça sunulan ve onarımda kullanıldığı bildirilen parça bedellerine ilişkin irdeleme tek tek yapılmış; davalının eksper incelemesine dayanan tamirde çıkma parça kullanıldığı iddiası da dikkate alınarak, bu iddiaya dayanak yapılan 2 adet parçaya ilişkin özel fiyatlandırmaya gidilmiş olması itibariyle raporun denetime açık ve yeterli olduğu görülmüştür. Bu durum karşısında mahkemece, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı ilk rapora göre değil; denetime açık ve yeterli bulunan ikinci rapordaki hasar miktarına göre davacının tazminat talebi hakkında değerlendirme yapılması gerekirken, eksik incelemeye dayanan rapora itibar olunması doğru olmamıştır.
2-Mahkemece, davacının TTK’nun 1447/1 maddesindeki bilgi verme ve incelemeye izin verme yükümlülüklerini ihlal ettiği gerekçesiyle kusurlu olduğu ve kusur oranının da 12.02.2015 tarihli heyet raporu ile saptanan % 15 olduğu kabulü ile tazminatta indirim yapılarak hüküm tesis edilmiştir.
Davacı aleyhine tazminatta kusur indirimi yapılmasının gerekçesi olarak belirtilen 6102 sayılı TTK’nun 1447/1. maddesinde “Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve sigorta ettirenden beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak zorundadır. Ayrıca, sigorta ettiren, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri almakla yükümlüdür.” düzenlemesine ; aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Bu yükümlülüğün ihlal edilmesi sebebiyle ödenecek tutar artarsa, kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davaya konu kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun, kasko sigortasının dahil olduğu mal sigortalarına ilişkin esasları belirleyen kısmında yer alan 1471/1. maddesinde “Sigorta ettiren, hasarın saptanmasından önce, hasar konusu yerde ve malda, hasar sebebinin veya zarar miktarının belirlenmesini güçleştirecek veya engelleyecek bir değişiklik yapamaz; meğerki, bu değişiklik sigortacının onayı veya zararı azaltma amacı ile
yapılmış olsun.” düzenlemesine; aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Bu yükümlülüğün kusurlu ihlalinde, ihlal ile zarar arasında illiyet bulunması şartıyla, kusurun ağırlığına göre tazminattan indirime gidilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kasko sigortaları bakımından tazminatta indirim yapılabilmesinin şartları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın B.3.3.3. maddesinde “Sigortalı ve/veya sigorta ettiren rizikonun gerçekleşmesi halinde yükümlülüklerini yerine getirmez ve bunun sonucu zarar miktarında bir artış olursa, sigortacının ödeyeceği tazminattan sigortalı ve/veya sigorta ettirenin kusurunun ağırlığına göre indirim yapılır. Sigorta ettiren ve/veya sigortalı rizikonun gerçekleşmesine kasten sebebiyet verir veya zarar miktarını kasten arttırıcı eylemlerde bulunurlarsa, sigortalının bu poliçeden doğan hakları düşer” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere KSGŞ ile de kasko poliçesinden doğan tazminatta indirim yapılabilmesi için, sigortalının yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle zararın artması ve bunun sigortalının kasta varmayan kusurlu bir davranışından doğması gerekmektedir.
Anılan düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkeme tarafından, davacının sigortacının onayını almadan çıkma parçalarla onarım yaptığı, davalının eksperine inceleme izni vermediği gerekçesiyle kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Denetime açık ve yeterli bulunan 12.02.2015 tarihli heyet raporunda; taraflar arasındaki ihtilafın temelini oluşturan, tamirde çıkma parça kullanımına ilişkin durum da dikkate alınarak hasar miktarı belirlenmiş, çıkma parçalarla onarım yapıldığı iddia olunan parça bedelleri % 50 indirimli olarak hesaba dahil edilmiştir. Bu durumda davacıya kusur olarak yüklenebilecek durumdan kaynaklanan ve davalı sigortacı bakımından zararın artmasına yol açan durum için tazminatta indirim zaten yapılmış olmakla ; zararı artırıcı olduğu benimsenen bu hususu ayrıca davacıya kusur olarak yüklemek ve tazminat bedelinde bu nedenle indirime gitmek yerinde değildir.
Yukarıda ifade olunan KSGŞ hükümleri, TTK’nun 1447. ve 1471. maddeleri ile düzenlenen bildirim ve hasarın tespiti için incelemeye izin verme yükümlülüklerini ihlalin tek başına tazminatta indirime neden olmayacağı, bu ihlal nedeniyle zararın sigortacı aleyhine artmasının da gerekeceği, ihlal ile zararın artışı arasında illiyet bulunması halinde kusur oranında tazminatta indirim yapılabileceği, 12.02.2015 tarihli heyet raporu ile davalı
sigortacı bakımından zararı artırıcı kabul edilebilecek 2 parçanın orjinali yerine çıkma parça kullanımı hususu irdelenip bu parçalar için indirimli fiyatlandırma yapılarak hasar miktarının hesaplandığı gözetildiğinde; davacıya ayrıca kusur izafesi ile tazminatta indirime gidilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,18.1.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.