Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/9508 E. 2018/472 K. 31.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9508
KARAR NO : 2018/472
KARAR TARİHİ : 31.01.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili dava dilekçesinde davalının davacı …. tarafından Ticari Risk Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan … Mobilya Tic. Paz. Ltd. Şti. firmasına ait “….” adresinde bulunan mobilya mağazasında 03.12.2012 tarihinde hasar meydana geldiğini, sigortalı firma yetkililerince, 04.12.2012 tarihinde meydana gelen söz konusu hasarın tespit ile tazmini için davacı şirkete ihbarda bulunulduğunu, davacı … şirketince yaptırılan ekspertiz raporuna göre dava konusu hasarın mağazanın bulunduğu binaya ait ana pis su giderinin tıkanarak, sigortalı işyerinin kullanımında olan WC’den geri tepen pis su nedeniyle gerçekleştiğinin tespit edildiğini, işyerinin bodrum katının zemininde döşeli olan 494 m2 laminat parkede, akan pis su nedeniyle kabarma şeklinde hasar oluştuğunu, satışa sunulan mobilya türü emtiaların ayak, baza ve dikmelerinde akan pis su sebebiyle kabarmalar ve çatlamalar meydana geldiğini, yine mağazanın bodrum katında serili bulunan 144 m2 halının akan pis sular sebebiyle ıslanıp koktuğunu, davacı iş yerinde meydana gelen hasara ilişkin olarak 24.05.2013 tarihinde 705,08 TL 03.07.2013 tarihinde 9.237,00 TL olmak üzere toplamda 9.942,00 TL hasar bedelinin müvekkil sigorta şirketi tarafından sigortalı şirkete ödendiğini belirterek, 9.942,00 TL alacağın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ödeme tarihi olan 03.07.2013 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde mahkemenin işbu davada görevli olmadığını, idari yargının görevine girdiğini, davalıya ait hiçbir su borusunun tıkanıp patlamadığını,
gıyaplarında tutulan tutanak içeriğini kabul etmediklerini, olayda ticari faiz istenemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına, keşif sonrası alınan teknik bilirkişi raporuna göre, dava konusu maddi hasarın davalıya ait mağaza bölümünde sonradan yapıldığı anlaşılan WC’nin bağlantısındaki sıkıntıdan kaynaklandığı, dolayısıyla davalının kusurlu davranışı sonucu meydana geldiği anlaşılmakla davacı tarafından ödenen 9.942,00 TL hasar bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, işyeri sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dâva, sigorta poliçesinden doğan bir dâva değildir. Bu nedenle, halefiyet dâvası bir ticarî dâva sayılamaz. Bu dâva, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dâva gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dâva açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu dâvası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
6100 Sayılı HMK’nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4.maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini
görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, re’sen dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, davacı … şirketinin, sigortalısının halefi olarak açtığı davada, dava dışı sigorta ettiren ile davalı arasındaki temel hukuki ilişkinin kira sözleşmesi olduğu açıktır.
O halde mahkemece, uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği dikkate alınarak, bu yönde görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 31.01.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.