Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/7011 E. 2018/259 K. 18.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/7011
KARAR NO : 2018/259
KARAR TARİHİ : 18.01.2018

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Davacılar vekili; müvekkilinin murisinin bankadan kullandığı kredi sebebi ile davalı ile aralarında hayat sigorta poliçesi tanzim edildiğini, murisin vefatı sebebi ile müvekkillerinin ödediği 6.000,00 TL’nin tahsiline, kredinin davalının teminatı ve sorumluluğu kapsamında olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davacılar murisinin Vakıflar Bankası T.A.O. …. Şubesi’nden kullandığı 09.09.2010 tarihli konut kredisinin davalının düzenlediği 24346900 poliçe nolu hayat sigortası teminatı kapsamında olduğunun, kredinin ödenmeyen ve ödenmesi gereken taksitlerinden davalının 72.216,00 TL teminat limiti dahilinde sorumlu bulunduğunun tespiti ile davacılar tarafından ödenen 6.000,00 TL’nin 26.03.2012 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, Hayat sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalı ile Vakıflar Bankası T.A.O. arasında imzalanan grup hayat sigortası kapsamında bankadan kredi kullanan muris… ile davalı arasında hayat sigorta poliçesi düzenlenmiştir.
Sigortalıdan, sigortaya giriş öncesi durumu ile ilgili beyan formu alınmış ve sigortalı “kanser hastalığı bulunmadığını, sigortayı kabul edilmesi halinde sigorta sertifikasının düzenlenmesini, sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında olduğunu bildiğini” beyan etmiştir.
Poliçe tanziminden sonra sigortalının kanser tedavisi sırasında gelişen böbrek yetmezliği ve nötröpemik ateş sebebi ile öldüğü anlaşılmaktadır. Murisin ölümü ile mirasçılar tarafından davalıya yapılan başvuru neticesinde; sigorta şirketince davacıların murisi sigortalının sigorta öncesinde mevcut (kanser) hastalıkları bulunduğu ve bu (kanser) hastalıklara bağlı olarak vefat ettiği, bu sebeple talebin teminat dışında kaldığı gerekçesi ile başvuru red edilmiştir.
Davacılar vekilince açılan bu dava ile poliçe teminatı kapsamında tazminat ile kalan kredi taksitlerinden davalının sorumlu olduğuna karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece davacılar murisinin poliçe düzenlenmesinden önce kanser hastası olduğu ve bu hastalığını davalı sigorta şirketine bildirmediği, ancak murisin tazminat almak kastı ile hareket etmediği, 09.09.2009 tarihinde sözleşmenin akdedilmesinden sonra 26.12.2011 tarihine kadar sözleşmenin iki yılı aşkın süreyle aralıksız ve itirazsız olarak yürürlükte kaldığı, davalının da durumu öğrendikten sonra sekiz gün içinde prim farkını talep etmediği gerekçesi ile artık sözleşmeden cayamayacağının kabulü gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamında bulunan 30.10.2013 tarihli bilirkişi raporunda “murisin kanser tedavisi için yapılan kemoterapi tedavisinin komplikasyonları olarak ortaya çıkan böbrek yetmezliği ve nötropemik ateş sonucunda meydana geldiği, ölüm olgusu ile poliçe tanzimi sırasında beyan edilmeyen hastalık arasında illiyet bağı bulunduğu, dolayısıyla davalı şirketin sigorta bedelini ödemekten imtina etmekte haklı olduğu” belirtilmiştir.
Muris ile davalı arasında düzenlenen poliçede sigorta öncesinden gelen kanser hastalığına bağlı vefatın teminat dışı olduğu, poliçe tanziminde önce davacıların murisinin kanser rahatsızlığının mevcut olduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Poliçedeki murisin beyanı ve poliçede yer alan kanser rahatsızlığının teminat dışı olduğuna ilişkin özel şart göz önüne alındığında, davacıların murisinin bu tarihteki kanser rahatsızlığını poliçenin düzenlendiği tarihte gizlediği ve davalı sigorta şirketine bildirmediği anlaşılmaktadır.
Riziko gerçekleştikten sonra sigorta sözleşmesinden cayma mümkün değildir. Ancak, sigortalının beyan edilemeyen hastalığa bağlı olarak vefat etmesi halinde sigortacının tazminat borcunu ödeme yükümlülüğü ortadan kalkar. Işıl ULAŞ, Uygulamalı can Sigortası Hukuk 2. Bası Ankara 2002 Sayfa 142
Dava konusu olayda ise, rizikonun gerçekleşmesinden önce sigortacının bu hususu öğrendiği de ispat edilmiş değildir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Ticaret Kanunu’nun 1439/2. maddesi uyarınca “Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar;..”
Bu nedenle mahkeme kararında cayma hakkının kullanılamayacağından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, vefat tazminatının hayat sigortası teminatı dışında olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma ilamının neden ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 18/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.