Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/2791 E. 2015/11404 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/2791
KARAR NO : 2015/11404
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

MAHKEMESİ : Kahramanmaraş 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2012/951-2013/756

Taraflar arasındaki rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm davalılar vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın sigortalılarına ait araca çarparak hasarlanmasına yol açtığını, hasar bedeli olan 6.000,00 TL’yi kasko sigorta poliçesi kapsamında sigortalılarına ödemek suretiyle haklarına halef olduklarını, ödedikleri bedelin kaza tarihi olan 16/01/2011 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı M.. Ü.., kaza anında karayollarının yol çalışması olduğunu, davacının sigortalısı olan sürücünün kusuruyla kazanın oluştuğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı A.. Ü.., kazada kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile 5.844,00 TL’nin 03/08/2011 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Dava, kasko sigorta poliçesi gereği ödeme yapan sigortacının halefiyet ilkesi gereği rücuen tazminat istemine ilişkindir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-Dosya kapsamına göre,mahkemece hükme esas alınan 30.09.2013 tarihli trafik bilirkişisi raporu ile 13.11.2013 tarihli makina mühendisi bilirkişisi raporunun,davalılara tebliğ edilmediği görülmektedir. T.C. Anayasası’nın 36/1 maddesinde “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmü düzenlenmiştir. Yine 6100 Sayılı HMK’nın 27. maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir” düzenlemesine yer verilmiştir. Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür. Bu husus da usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir.
Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir.6100 Sayılı HMK’nın 280/1 maddesi “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” hükmünü amirdir.
Somut olayda, davalılara mahkemenin hükme esas aldığı kusur ve hasar bilirkişi raporları tebliğ edilip rapora karşı varsa itirazları alınmaksızın, 19.12.2013 tarihli celsede davanın esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, bilirkişi raporlarının davalılara usule uygun şekilde tebliğ edilmesi ve itiraz süreleri beklenerek davalıların itiraz hakkını kullanması sağlanmak suretiyle savunma ve delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde davalıların itiraz ve savunma hakkı kısıtlanarak yargılamaya devam edilmek suretiyle hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Davalı M.. Ü.. tarafından 14.12.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde, tanık listesi sunulmuş ve 21.03.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında tanıklarının dinlenilmesi talep edilmiştir.Yerel mahkemece keşif günü belirlenerek davalı tanıklarının keşif mahallinde hazır

edildiğinde dinlenilmesine karar verilmiş, belirlenen keşif gününde davacı tarafın müracaat etmemesi nedeniyle keşif yapılamamış, 18.07.2013 tarihli celsede yeniden belirlenen keşif günü davalıya tebliğ olunup tanıklarını hazır etme imkanı tanınmadan ya da davalı tanıklarına keşif gününü bildirir davetiye tebliğ olunmadan keşif icra olunmuş, yerel mahkemece duruşmada da davalı tanıkları dinlenilmemiştir. Davalının savunma ve ispat hakkını etkin biçimde kullanmasını teminen, dinlenilmesini talep ettiği tanıkları dinlenilmeksizin, eksik inceleme ile karar verilmesi de bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 02/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.