Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/2277 E. 2015/11803 K. 09.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/2277
KARAR NO : 2015/11803
KARAR TARİHİ : 09.11.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 14/10/2014
NUMARASI : 2014/623-2014/283

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davacının davalı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı aracının trafik kazası neticesi ağır hasar gördüğünü, aracın hurda olduğunu, yapılan tespit sonucu zararın oluştuğunun belirlendiği vurgulanarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 20.000 TL hasar alacağının en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ve iyi niyetli beyan ve ihbar yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin ispat külfetinin kimin üzerinde olduğu ve sigorta tazminatından yararlanma hakkının bulunup bulunmadığının uyuşmazlık oluşturduğunu, buna göre kazanın olmasından sonra kaza yerine intikal eden trafik polislerinin alkol testi yapmalarına engel olmak amacıyla olay yerinden uzaklaştırıldığını, sürücü olmayan kişinin sürücü imiş gibi gösterildiğini, araç sürücüsünün alkol almış olduğunu, bundan dolayı kazanın meydana geldiğini vurgulamak suretiyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mal sigortasısı türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyi niyet esasına dayalı sözleşme türlerindedir.
Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması müsademesi devrilmesi düşmesi yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan TTK.nun 1282. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.1.5. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.(HGK 10.12.1997 gün ve 1997/11-772-1043; HGK 16.12.1998 gün ve 1998/11-872-905; HGK 22.12.2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilâmları) Uyuşmazlık, rizikonun belirtilen şekilde meydana gelip gelmediği, dolayısıyla rizikonun teminat dışı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, davacı vekili müvekkiline ait davalıya kasko sigortalı aracın başka bir araçla kaza yaparak hasarlandığını belirtip, şimdilik 20.000 TL sigorta bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı vekili, davaya konu kazanın bildirildiği gibi meydana gelmediğini, araç sürücüsünün alkol veya başka bir nedenle başka bir kişi olarak bildirildiğini, davacının doğru ihbar mükellefiyetine uymadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı sigortacı ve mahkemece ispat külfetinin yer değiştirdiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, davalı tarafından kazanın teminat dahilinde olmadığı ileri sürüldüğünden olaydaki ispat külfeti mevcut durumun aksini iddia eden sigortacı üzerinde bulunmaktadır. Davalı sigortacı bu savunmasını soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlamalıdır.Dosya içerisinde ispat yükünün değiştiğine dair somut bir delil bulunmamaktadır. Kaldı ki sigortalı araca arkadan çarpan dava dışı şahıs tanık olarak dinlenmiş ve kazanın oluş biçimini açıkça kabul etmiştir. Davacı sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini terk etmiş olması tek başına teminat dışı hal olarak kabul edilemez.
Bu durumda mahkemece, ispat yükünün davalı sigorta şirketinde olduğu kabul edilerek esasa ilişkin tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 09/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.