Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/18889 E. 2018/10557 K. 13.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18889
KARAR NO : 2018/10557
KARAR TARİHİ : 13.11.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin maliki olduğu … plakalı aracın davalı … şirketine Kasko Sigorta Poliçesi ile Sigortalandığını, anılan aracın müvekkilinin sevk ve idaresinde 03/07/2012 tarihinde direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıktığı ve müvekkilin yaralanması ve sakatlanması ile neticelenen maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, müvekkilinin kazadan sonra ambulans ile götürüldüğü… Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisinde Koklamakla Alkollü olduğuna ilişkin Acil Tıp Uzmanı Raporu tanzim edildiğini, klinik bir muayeneye dayanmayan koklama ile yapılan değerlendirmenin objektif tıbbi veri içermekten uzak olduğunu, kazanın meydana geldiği… Caddesinin bölünmüş karayolu olduğunu, ancak kaza tarihinde yol yapım çalışmaları nedeniyle müvekkilinin seyir halinde bulunduğu iki şeritli tek yönlü yol trafik işaretlenmesi yapılmadan iki yönlü yola dönüştürüldüğünü, trafik levhaları bulanmadığından meydana geldiğini, müvekkilinin bu kaza nedeni ile poliçe kapsamında ödeme yapılması için 18/07/2012 tarihinde davalı … şirketine kazayı ihbar ettiğini, davalının alkol nedeni ile dosyanın reddine karar verdiğini belirterek bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile kasko sigorta poliçesi kapsamında yeni değer klozu ile ek
teminat altına alınan araç bedeli 65.000,00 TL tazminatın ihbar tarihinden 15 gün sonrası olan 03.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili yanıt dilekçesinde; davalıya ait aracın müvekkili şirket tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalandığını, sigortalı araç sürücüsünün kaza anında hatta kazadan çok sonra bile alkollü olduğunun belirlendiğini, … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 02.07.2012 tarih, 11110 nolu adli muayene raporunda araç sürücüsünün ‘koklamakla ve fm (fiziki muayene) ile alkollü olduğu, hastanın damar yolu ve kan alınmasını kabul etmediğinin belirtildiğini, böylelikle araç sürücüsünün rizikonun teminat kapsamında kalmasını sağlamak için vücudundan kan alınmasını engellediğini, bu sebeple rizikonun teminat kapsamında olmadığını, davaya konu aracın engelli aracı olduğunu, Özel Tüketim Vergisi uygulamasından muaf olarak satın alındığını, fatura değerinin 46.542,38 TL olduğunu, davacının aracı almak için ödediği tutardan daha fazlasını sigortacıdan talep edemeyeceğini, davayı kabul anlamına gelmemek üzere aracın 4660 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7.maddesi uyarınca Özel Tüketim Vergisi(ÖTV)’nden muaf olarak alındığı göz önünde tutularak hesaplanacak ÖTV’siz değerinin belirlenmesi gerektiğini, bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
1-Dava kasko sigorta ilişkisinden kaynaklanan rücu davasıdır.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan
sonra bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda, davalının sürücüsünün kaza sonrasında… Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenlenen genel adli muayene raporunda davalının sigortalısının koklamakla alkollü olduğu bilincinin açık olduğu algıda bozukluğun olmadığı belirtilmiştir. Yargılama esnasında; makina mühendisi, hukukçu bilirkişi ve nöroloji uzmanından oluşan üç farklı heyetten alınan bilirkişi raporlarında kazanın münhasıran alkolden meydana geldiğine ilişkin kesin ve şüpheden uzak bir değerlendirme yapılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal değerlendirmelere göre, kazanın münhasıran alkolden meydana gelip gelmediğinin belirlenmesi yönünden kazanın meydana geliş biçimi kazaya etkili hava yol durumu gibi başka etkenler olup olmadığının tartışıldığı içinde nörolok bulunan ATK heyetinden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.