Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/18841 E. 2018/10270 K. 07.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18841
KARAR NO : 2018/10270
KARAR TARİHİ : 07.11.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili, davalı vekili ve ihbar olunan vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkili idaresindeki araç ile seyir halinde olan davalı idaresindeki kamyonun çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının yaralandığını, kaza nedeni ile uzun süre tedavi gördüğünü ve çalışamadığını, sağlık sorunları ile fazlaca maddi harcamada bulunduğunu, malul kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kaza tarihi olan 23/05/2003 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte 10.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 27/12/2011 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını ıslah ettiğini, maddi tazminat talebini 64.634,93 TL’ye çıkartarak ıslah harcını yatırdığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili, 16/01/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını ıslah ettiğini, maddi tazminat talebini 2.208,98 TL geçici, 81.571,46 TL sürekli işgöremezlik zararı olmak üzere 83.780,44 TL’ye çıkartarak ıslah harcını yatırdığı anlaşılmıştır.
Davalı taraf, açılan davayı kabul etmediğini, kazanın davacı …’nun trafik kurallarına aykırı şekilde şerit ihlali yapması nedeni ile meydana geldiğini,
kazada hiçbir kusurunun bulunmadığını, olay yerine gelen trafik ekiplerince tutulan kaza tespit tutanağına göre davacının kusurun tamamının davacı tarafta olduğunun belirlendiğini, bu nedenle davacının maddi ve manevi tazminat talep hakkının olmadığını, olay mahallinde şahit de bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 64.634,93 TL’nin 20.000,00 TL’sinin 23/05/2003 tarihinden geri kalan kısmını ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 8.000,00 TL’nin 23/05/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, dair karar verilmiş, hüküm, davacı vekili, davalı vekili ve ihbar olunan vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
1-Davalı … vekilinin talebi üzerine dava, aracın kaza tarihindeki trafik sigortasını düzenleyen Anadolu Anonim Türk Sigorta şirketine ihbar edilmiş; bu sigorta şirketi karar başlığında ihbar olunan olarak gösterilmiş, hüküm davalı … hakkında kurulmuştur.
İhbar olunan kimse HUMK’un 49. maddesi vd. uyarınca davada davalı sıfatını kazanamayacağı gibi bu kişi aleyhine hüküm de kurulamaz. Yargılama sonunda hüküm sadece davada taraf olanlara yönelik olarak verilebilir. Bu kural uyarınca dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen taraf, dava açıldıktan sonra ek bir dilekçe ile davaya dahil edilemeyeceği gibi “mecburi dava arkadaşlığı” dışında ıslah yolu ile dahi taraf değiştirilemez. Ancak, aynı madde hükmüne aykırı olarak ihbar olunan hakkında da hüküm verilmişse ihbar olunan hükmün kendisine ilişkin bölümünü kendi adına temyiz edebilir.” Buna göre aleyhinde davacı tarafından usulen açılmış ve harç verilmiş bir dava olmaması nedeniyle ihbar olunan … davada taraf olmadığı gibi, mahkemece yargılama sonunda ihbar olunan aleyhinde hüküm kurulmadığından hükmü temyiz etmekte hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle dava ihbar olunan … vekilinin temyiz dilekçesinin (isteminin) reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı … vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Dava, 23/05/2003 tarihinde gerçekleşen trafik kazası nedeniyle cismani zarardan kaynaklı tazminat istemine ilişkin olup davacı vekili dava dilekçesinde 10.000,00 TL maddi 20.000,00 TL manevi tazminat talep etmiş, yargılama sırasında davacı için maddi tazminat talebini toplam 64.634,93 TL’ye yükseltmiş ve tamamına olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesini istemiş olmasına rağmen, mahkemece tazminat alacağının tümü için olay tarihinden itibaren yasal faiz yerine, bir kısmına olay tarihinden bir kısmına ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi doğru değildir.
4-Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı TBK. md. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacı lehine takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle dava ihbar olunan … vekilinin temyiz dilekçesinin (isteminin) REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin tüm, davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (3) ve (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 3.720,69 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı …’dan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 07/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.