Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/18760 E. 2018/11272 K. 26.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18760
KARAR NO : 2018/11272
KARAR TARİHİ : 26.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda, kararda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar ile davalı … vekilleri ve davalı … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, 01.12.2010 tarihinde, davacıların malik ve sürücüsü olduğu aracın davalılardan İbrahim idaresindeki traktörün önüne kırması sonucu yoldan çıktığını ve yol kenarındaki evin duvarına çarparak durduğunu, sürücü … ve kızının yaralandığını, aracın hasar gördüğünü, ayrıca duvar ve çitin tamiri için dava dışı 3. kişilere ödeme yapıldığını belirterek, davacı … için 13.500,00 TL maddi ve … için 6.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 01.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiş, birleşen davada davalı sürücünün kaza tarihinde reşit olmadığı, davalı anne ve babanın ev başkanı sıfatı ile sorumlu olduklarını belirtilerek, aynı şekilde talepte bulunmuştur.
Davalılar … ve … vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı … yönünden maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, 12.800,00 TL.nin haksız fiil tarihi olan 01.11.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı … yönünden manevi tazminat davasının
kısmen kabülü ile 3.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 01/11/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar …, … ve … …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ile davalı … vekilleri ve davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davalı … vekilinin temyiz istemi yönünden; davalı … aleyhine bu aşamada kurulmuş bir hüküm olmayıp, hükmü temyiz etmesinde hukuki yararı bulunmadığından, bu davalı yönünden temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacılar vekili ile davalı …’nin temyiz istemi yönünden; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına ve manevi tazminatın takdirinde BK. 47. maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına ve 01.12.2010 olan kaza tarihinin hüküm fıkrasında sehven 01.11.2010 yazılmış olmasının mahallinde düzeltilebilir maddi hata olmasına göre, davalı …’nin yerinde görülmeyen tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, asıl dava; haksız fiil faili olan davalı küçük sürücü …’a (velayeten anne … ve baba …), birleşen dava ise, TMK. 369. maddesi gereği aile başkanı sıfatı ile anne … ve baba … aleyhine açılmıştır.
3- Fiil ehliyetine sahip bulunmayan küçükler tarafından haksız fiil işlenmesi durumunda sorumluluk iki çeşittir. Küçükler haksız fiil faili olarak, aile başkanı ise TMK. 369. maddesi gereği zarar görene karşı sorumludurlar. Her iki sorumluluk da birbirinden farklı hukuki nedenlere dayalı olup, zarar gören, küçüğe ve aile başkanına karşı birlikte veya ayrı ayrı davalar açabilir. Aynı zarardan her ikisi de kendi malvarlıkları ile ayrı ayrı sorumlu olurlar.
Bu halde, mahkemece, asıl davada; yargılama aşamasında reşit olan haksız fiil faili İbrahim ve birleşen davada aile reisi sıfatı ile anne … ve baba … hakkında
yukarıda açıklandığı üzere; meydana gelen ve hükmedilen zarar açısından ayrı ayrı sorumlu oldukları gözönünde bulundurularak, davalı haksız fiil faili ve aile başkanı sıfatı ile anne babası hakkında asıl ve birleşen (Aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakıp) davalarda ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, tazminatın TMK.nun 369. maddesi gereği davalılar … ve …’den tahsiline karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4- Mahkemece hüküm fıkrasında, birleşen davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; az yukarıda açıklandığı üzere asıl dava ile, birleşen davada davalıların ve hukuki sebeplerin farklı olduğu gözetildiğinde varılan sonuç usul ve yasaya uygun olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
5- 1086 Sayılı HUMK’nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK’nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK’nun 388/3. maddesi gereğince (HMK 297/c) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
…’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut olayda; hükmün gerekçesinde TMK. 369. maddesi gereği birleşen davanın davalıları … ve …’in
aile başkanı sıfatı ile sorumlu oldukları belirtilmiş, hüküm fıkrasının 2-a) bendinde ise birleşen davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmiştir. Birleşen davanın hukuki sebebine dayanılmak suretiyle (aile başkanının sorumluluğu) birleşen dava davalıları aleyhine hüküm kurulması, buna karşın birleşen davanın reddine karar verilmesi suretiyle hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki yaratılması az yukarıda açıklanan ilkelere aykırılık oluşturduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz dilekçesinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı …’nin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (3), (4) ve (5) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 809,00 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı …’den alınmasına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz eden davacılar ve davalı …’a geri verilmesine 26/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.