Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/17704 E. 2018/12442 K. 19.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/17704
KARAR NO : 2018/12442
KARAR TARİHİ : 19.12.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 18.12.2018 Salı günü davalı … vekili Av. … geldi. Davacı ile diğer davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı … vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkili ile dahili davalı …’in … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında boşanma davası açıldığını, yargılama sırasında davalı …’un mal kaçırmak için taşınmazını birlikte yaşadığı diğer davalıya devrettiğini öğrendiklerini, … parselde davalı Cemal kızı … adına kayıtlı … hissenin muvazaa nedeniyle iptali ile müvekkilinin kocası Mehmet oğlu … adına kayıt ve tesciline, halen davalı adına kayıtlı hisseye dava sonuna kadar tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …, davacının eşi ile arasındaki sorunu bilmediğini, parayı vererek taşınmazın hissesini aldığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …, satışın gerçek satış olduğunu belirtmiş, daha sonra 13/03/2015 tarihli duruşmada kandırıldığını, satışın gerçek satış olmadığını beyan etmiş, Mahkemeye hitaben verdiği 07/04/2015 havale tarihli dilekçede ise parayı aldığını beyan etmiştir.
Mahkemece; hiçbir dava şekline uymayan ve buna ilişkin hiçbir iddiada bulunulmadığından, davacının subut bulmayan davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava BK.’nın 19. maddesine göre açılmış muvazaa nedenine dayalı iptal davasıdır. Bir davada taraflarca ileri sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. HMK’nın 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, nitelemeyi yapıp hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Dava dilekçesindeki açık bir şekilde muvazaa şeklindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla BK’nın 18. (19. maddesi) maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK’nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir.
Somut olayda davacı vekilinin, eldeki davayı, Borçlar Kanunu 19. maddesine dayalı olarak açmıştır. Davalı … ile davalı … arasındaki dava konusu tasarruf, davacı ile davalı …’un … Asliye Hukuk mahkemesi’nin 2012/441
sayılı dosyası ile görülen boşanma davası sırasında meydana gelmiştir. Boşanma dava dosyası incelendiğinde de davalı …’un davalı … ile olan ilişkisini kabul ettiği, 10.04.2013 tarihinde mahkemece boşanmalarına karar verdiği ve davalı …’un 30.000,00 TL tazminata hükmedildiği, tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine hükmün 10.09.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Boşanma davası neticesinde davalı … aleyhine tazminata hükmedilmesi sebebi ile davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı mevcuttur.
Mahkemece BK 19 hükmü gereğince davanın değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken hiç bir dava şekline uymayan ve buna ilişkin hiç bir iddiada bulunulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Bozma nedenine ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 19/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.