Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/17196 E. 2018/9814 K. 30.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/17196
KARAR NO : 2018/9814
KARAR TARİHİ : 30.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalının idaresindeki askeri araçla, askerlik görevini yapan … adlı ere çarpması sonucu ölümlü kaza meydana geldiğini, ölenin yakınları tarafından açılan dava sonunda hükmedilen maddi ve manevi tazminatların ilamlı icra takibine konu edildiğini, davacı idare tarafından icra dosyasına 120.983,07 TL. ödeme yapıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ödenen bedelin ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, davalının kazada kusuru bulunmadığını, araç fren sisteminin zayıflığının kazada asli etken olduğunu, ölenin yakınlarının açtığı dava ve icra takibi için ödemeyi geciktiren davacı idare kusurlu olduğundan davalının bu bedellerden sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile 17.898,07 TL. tazminatın 15.04.2010 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası sonucu ölenin yakını olan dava dışı 3. kişilere maddi ve manevi tazminat ödeyen davacının ödediği bedelin, davalıdan rücuen tazmini istemine ilişkindir.
Davacı adına kayıtlı olup davalının idaresinde bulunan aracın yaptığı kazada ölenin yakınları tarafından, eldeki davanın davacısı idareye karşı dava açıldığı; bu davada, davacımız aleyhine hükmedilen maddi ve manevi tazminat ile fer’ilerinden oluşan 120.983,07 TL’nin davacımız tarafından icra dosyasına ödendiği; zarara kusuruyla sebep olduğu gerekçesiyle, davacının ödediği bedeli davalıdan rücuen talep ettiği görülmektedir.
Haksız fiil sonucu oluşan zarardan aynı ya da farklı sebeplerle sorumlu olan müteselsil sorumlulardan biri, ödediği bedel oranında diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkını kazanır. Rücu hakkı; başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen, tazminat niteliğinde bir talep hakkı olduğundan, alacaklıyı tatmin eden kişi, alacaklının hakkından bağımsız kendi şahsında doğan bir hak elde etmektedir.
Davacı ödemesinin dayanağı olan kaza ve davacının ödeme yaptığı tarih itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 50. maddesinde, haksız fiil halinde müteselsil sorumluluğun geçerli olduğu; aynı Kanun’un 51/1. maddesinde, haksız fiil sonucu zarar görene karşı farklı sebeplerle (zarar görenin işvereni- araç sürücüsü- trafik sigortacısı) sorumlu olanlar arasında müteselsil sorumluluk hükümlerinin cari olduğu; 51/2. maddesinde ise, zarardan müteselsil sorumlu olanlar arasındaki içe rücu imkanı ile rücunun sırası düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 51. maddesinde, müteselsil sorumlular arasındaki içe rücuda geçerli olan zamanaşımı süresi konusunda açık düzenleme yapılmamıştır. Ancak, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/4. maddesinde; “Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar” düzenlemesi yapılmış olup; Borçlar Kanunu’na göre özel kanun niteliğinde olan KTK’daki bu düzenleme ile, trafik kazaları nedeniyle oluşan zarardan müteselsil sorumlu olanlar arasındaki içe rücuda geçerli olan zamanaşımı süresi açıkça saptanmıştır.
Somut olayda; davalının idaresindeki davacı aracının 27.02.2018 tarihinde yaptığı kaza nedeniyle, zarara uğrayanların açtığı dava sonunda, davacı idarenin tazminatı 15.04.2010 tarihinde hak sahiplerine ödediği; zarardan müteselsil sorumlu olan davalı sürücüye karşı rücuya ilişkin eldeki davayı 28.02.2013 tarihinde açtığı; davalı vekilinin,
yasal süresi (esasa cevap süresi) içinde zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü; mahkemenin ise, “toplanan kanıtlara ve dosyadan oluşan kanaate göre davanın zamanaşımına uğramadığı, sürenin dolmadığı” gerekçesiyle, davalı yanın zamanaşımı savunmasına itibar etmediği ve davacı lehine tazminata karar verdiği görülmektedir. Oysa, rücu hakkının mahiyetine ilişkin yukarıdaki açıklamalar gereği, rücu hakkı bu hakka sahip olan kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olur. Bu nedenle, rücu hakkı için, hakkın doğduğu andan itibaren zamanaşımı işlemeye başlar ve geçerli zamanaşımı süresi de KTK’nun 109/4. maddesi ile Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemeler gereği 2 yıldır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi olgulara göre mahkemece; davacının rücuya ilişkin davasını 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde açmadığı ve davalı yanın süresinde zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü gözetilmek suretiyle, rücu alacağı zamanaşımına uğradığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları ile davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazları ile davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 30/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.