YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16467
KARAR NO : 2018/8674
KARAR TARİHİ : 04.10.2018
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkilinin 17.01.2012 tarihinde trafik kazası neticesinde ağır şekilde yaralandığını, kazanın müvekkilinin içinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı araç sürücüsü …’nun kusuru neticesinde meydana geldiğini, tarafların karı koca olduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin vücudunda kalıcı sakatlık olduğunu, geçirmiş olduğu ameliyatlar sonrasında çok acı çektiğini bu nedenlerle müvekkilinin yaşadığı manevi acıların bir nebze olsa da hafiflemesi için 25.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte davalıdan tahsil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı beyanında, kazadan sonra davacı olan eşini … Hastanesinde ve Adana Özel Ortopedi Hastanesinde tedavi ettirdiğini, evli olduklarını ancak halen ayrı yaşadıklarını, kazadan sonra davacının dayılarının kendisini hapsedip zorla senet aldıklarını, bu nedenle davacı, annesi ve dayıları hakkında … Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığını, bu durumdan eşinin de haberdar olduğunu, açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacının davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı Borçlar Kanunu 47. (6098 sayılı TBK 56.maddesi) maddesi “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Hukuka aykırı fiil sebebiyle çekilen acı, elem, ızdırap, üzüntü yüzünden kişilik değerlerinde irade dışında meydana gelen eksilmeye manevî zarar denir. Borçlar Kanununda manevî tazminata ilişkin 47. 49. maddelerinde iki ayrı hüküm bulunmaktadır. 47. maddeye göre, maddî kişilik değerlerinden olan vücut bütünlüğünün ve yaşama hakkının ihlâlinden kaynaklanan manevî tazminat düzenlenmiştir. Aslında vücut bütünlüğünün ve yaşama hakkının ihlâli de kişilik hakkının ihlâlinin türleri arasındadır; ancak Kanun’da özel olarak düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı TBK. m. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olayda taraflar evlendikten 11 gün sonra davalının sevk ve idaresindeki araçta yolcu olarak bulunan davacı, meydana gelen kazada yaralanmış, Adli Tıp Uzmanının 26.06.2013 tarihli raporuna göre %21 oranında maluliyeti olduğu ve iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceği, belirtilmiştir. Mahkemece “davacı tarafından resmi olarak evli olduğu eşine, meydana gelen trafik kazası nedeniyle manevi tazminat davası açılmış ise de, kaza tarihinde davacı ile davalının henüz 11 gündür evli oldukları, birlikte seyahat ettikleri, olaydan sonra da aile birliğinin gerektirdiği, sevgi ve saygının devam ettiği, davacıda
meydana gelen yaralanma nedeniyle tarafların el birliği ile tedaviye çalıştıkları, kaza nedeniyle manevi tazminat talep edilebilmesi için davacıda üzüntü, elem ve keder gibi iç huzurun bozulması gerektiği, davacının davalı ile arasındaki sorunlara davacının aile fertlerinin karışması sonucunda davalı ile davacının dayılarının arasında Ağır Ceza Mahkemesine konu olayların geliştiği, bu olaydan 2,5 ay sonra davalının boşanma davası açtığı ve bu davanın reddedildiği, boşanma davası sonuçlandıktan 1 ay sonrada davacı tarafından iş bu manevi tazminat davasının açıldığı, davalının davacıyı aile bütünlüğü içinde ailevi ve ahlaki yükümlülük kapsamında taşıdığı anlaşılmakla” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Eldeki davada, davacı kadının davalı kocasına karşı manevi tazminat davası açmasına engel bir yasal hüküm yoktur. Kaldı ki; davalı …’in dava konusu kazadan sonra davacıda meydana gelen maluliyet sebebi ile davacı eşinden ayrılmak istediği ve boşanma davası açtığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı …’in aile büyükleri davalıyı boşanma isteğinden vazgeçirmek için elinden senet almışlar, darp etmişler, bu eylemlerinden dolayı da … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı davasında yapılan yargılama neticesinde hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Söz konusu ceza davasında suç tarihi 21.09.2012’dir. Davalı … tarafından … Aile Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ile 03.12.2012 tarihinde boşanma davası açılmıştır. Boşanma davasından bir süre sonra 16.05.2013 tarihinde de tarafların müşterek çocuğu dünyaya gelmiştir. Tüm dosya kapsamından taraflar arasında 17.01.2012’de meydana gelen kazadan dolayı, o tarihten beri süregelen bir anlaşmazlık olduğu sabittir.
Yukarıda açıklamalarda belirtildiği üzere, B.K 47. maddesinde, maddî kişilik değerlerinden olan vücut bütünlüğünün ve yaşama hakkının ihlâlinden kaynaklanan manevî tazminat düzenlenmiştir ve manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. B.K 47. maddesinde kusur şartı aranmamaktadır. Yine B.K 47. maddesine göre manevi tazminata hükmolunabilmesi için bir eylem olmalıdır, bir zarar meydana gelmelidir, eylem ile zarar arasında illiyet bağı olmalıdır ve eylemin hukuka aykırı olması gerekmektedir. B.K 47. maddesinde belirtilen özel hal ve şartlar, her olaya göre değişir.Cismani zarara uğrayan kişide önemli bir manevi zarar meydana gelmeli ve gerçekten
manevi bir tatmin ihtiyacı doğmuş bulunmalıdır. Davalı dava konusu kazada mahkemece alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre %100 kusurludur ve kaza neticesinde davacı %21 oranında malul kalmıştır. Açıklanan ilkelere ve tüm dosya kapsamına göre davacının davasının kabulü ile uygun bir manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 04/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.