Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/16138 E. 2015/12313 K. 17.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16138
KARAR NO : 2015/12313
KARAR TARİHİ : 17.11.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 06/04/2015
NUMARASI : 2014/785-2015/296

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili; müvekkillerinin desteği N.’nin sevk ve idaresindeki minibüsle 18.10.2009 tarihinde yaptığı tek taraflı kazada hayatını kaybettiğini, aracın karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu ferdi kaza koltuk sigortası olmadığından davalı G.. H..’nın tazminatla yükümlü ve kaza tarihinde poliçe limitinin 125.000 TL olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, her bir davacı için 250 ‘şer TL’den 1.000 TL tazminatın, 20.08.2014 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı G.. H.. vekili; borçlu ve alacaklının sıfatının birleşmesi nedeniyle davanın reddinin gerektiğini öne sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; kısmi dava açma imkanının belirsiz alacaklar için öngörüldüğü, dava tarihinde alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin kendisinden beklenilmeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklıya belirsiz dava açma hakkının tanındığı, HMK.’nun 109/2 maddesine göre talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olması durumunda
kısmi dava açılamayacağı, davacı tarafça talep edilebilecek poliçe limitinin dava dilekçesinde açıkça 125.000 TL olarak belirlendiği, dayanılan poliçe türünün meblağ sigortasına ilişkin olduğundan davada haklı çıkılması halinde tamamının ödeneceği, bu nedenle de alacağın belirsiz olarak nitelendirilemeyeceği ve kısmi dava açılamayacağı, davacının bu şekilde dava açmasında hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın HMK.’nun 114/1-h maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere; İsviçre ve Alman Hukukunda yer alan “belirsiz alacak davası”, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Hukukumuza kazandırılmıştır.
6100 sayılı HMK.’nun “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlığı altındaki 107/1. maddesinde “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”; aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Belirsiz alacak davasında davacı alacağını dava açtığı sırada belirleyememektedir. Ancak dava sırasında alacağın tespiti, yani belirlenebilir hale gelmesi üzerine yeni bir dava açmasına gerek kalmaksızın, aynı davada alacağının tamamını talep edebilmektedir. Başlangıçta belirsiz olan alacak en geç ispat aşamasında; delillerin toplanması ya da bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da hakimin takdiri ile belirlenebilir hale gelmektedir. Talep sonucu belirlendikten sonra belirsiz alacak davası eda davasına dönüşmekte ve eda davasından bir farkı kalmamaktadır.
Her ne kadar davacı dava dilekçesinde talep sonucunu açık bir şekilde yazmak zorunda ise de, bu talebini dava açarken tam olarak belirleyemediği hallerde davacının bu durumda zarar görmemesi ve hak arama hürriyetinin olumsuz etkilenmemesi gerekir. (Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez, Belirsiz Alacak Davası, Ankara-2011 baskı, sayfa 33).
Bu çerçevede; eğer talep sonucunun belirlenebilmesi için bilirkişi incelemesi gerekiyorsa ve hakimin takdiri söz konusuysa belirsiz alacak davası açılabilecektir.
Bu açıklamaların ışığında somut olaya baktığımızda; destekten yoksun kalma istemine ilişkin eldeki davanın belirsiz alacak davası olduğu açıktır. Davalı G.. H.., azami poliçe limitine kadar gerçek zararın tazmininden sorumlu olup, davanın taraflarının ya da hakimin davanın başında gerçek zararı hesap etmesi mümkün değildir. Yani alacak belirlenebilir değildir. Gerçek alacak, tazminat bilirkişi raporu ile belirlenebilir hale gelecektir.
Bu durumda, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının olduğunun kabulü ile, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 17.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.