Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/13410 E. 2018/7487 K. 06.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13410
KARAR NO : 2018/7487
KARAR TARİHİ : 06.09.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili; 1993 doğumlu küçük …’ün 28/06/2004 tarihinde davalı …’ın çalışmış olduğu, diğer davalı …’in sahibi olduğu … Beyaz Eşya Servisine ait … plaka sayılı araçtan indiği sırada aniden kapısını açarak, bisikletle geçmekte olan küçük Enes’e çarparak yolun ortasına düşmesine ve bu esnada karşı yönden ve normal şeridinde seyreden … ‘ın kullandığı … plakalı aracın çarpmasına sebebiyet verdiğini, kaza sonucu küçük Enes’in ağır bir şekilde yaralandığını, duyma kaybına uğradığını, hastane raporlarında duyma bozukluğunun kalıcı olduğu ve iyileşemeyeceğinin belirtildiğini, küçük Enes’in geleceğini de olumsuz etkileyeceğini, toplumda işitme engelli olarak niteleneceği gibi eğitim görmede zorluk çekeceğini, bazı meslekleri yapamayacağını, ehliyet alamayacağını, muhtemelen askere gidemeyeceğini, evlenmesinde bile zorluklarla karşılaşacağını, en zorunun da bir ömür boyu duyu kaybıyla birlikte yaşamak zorunda olduğunu, diğer davalı …’in davalı … Özan’ın çalıştığı … Beyaz Eşya Servisinin sahibi ve diğer davalının işvereni olup aralarında işçi işveren ilişkisi olduğundan işveren sıfatıyla çalışanın vermiş olduğu zarardan kusursuz olarak sorumlu olduğunu, davacı anne için 5.000,00 TL davacı baba için 5.000,00 TL mağdurun kendisi için 20.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 28/06/2004
tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; davalı …’e ait vasıtanın davalının servis dükkanı önüne park ettiğini diğer davalı …’ın arabanın sağ kapısını açtığında trafiğe göre yanlış istikamette giden davacı çocuğun kullandığı bisikletle sağa doğru direksiyonu kırması ve yukarıdan hızla gelen … ‘ın kullandığı vasıtanın duramayışı neticesi çarptığını ve yaralanmalı trafik kazası oluştuğunu, açılan maddi ve manevi tazminat davasına zamanaşımı, kusur, istenen miktarların fahişliği yönünden itiraz ettiklerini, maddi tazminat talebi yönünden davalı …’e ait vasıtanın olay tarihi itibariyle Güneş Sigorta A.Ş.’de hem mecburi trafik sigortasından sigortalandığını hem de kasko sigortası yaptırıldığını, bu nedenle dava dilekçesinin HMK’nın 49-52 maddeleri gereğince davanın ilgili sigorta şirketine ihbar edilmesini talep ettiklerini, haksız ve dayanaksız açılan davanın reddine karar verilmesini,talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı …’ün maddi tazminat talebinin kabulü ile 38.010,41 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 28/06/2004 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacı …’ün manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 6.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 28/06/2004 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacı baba …’ün manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 3.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 28/06/2004 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacı anne …’ün manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 3.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 28/06/2004 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle, oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas
alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına ve manevi tazminatın takdirinde B.K.nun 47.maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava Borçlar Kanunu’nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK m. 54) gereğince çalışma gücü kaybı nedeniyle maddi tazminat ve 47. maddesi (TBK m. 56) gereğince manevi tazminat istemine ilişkindir.
1086 sayılı HUMK’nın 83. maddesi (6100 sayılı HMK m. 176) uyarınca, ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Islahın amacı, yargılama süresinde, şekli ve süreye aykırılık sebebi ile ortaya çıkacak maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır. Ancak, açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslah konusu olamaz.
Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK m. 49) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde (TBK m. 72) de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık (TBK m. 72 gereğince 2 yıl) sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha
uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay ele alındığında, davacının yaralanmasına neden olan haksız fiil 28.06.2004 tarihinde meydana gelmiş, davacı yan davasını 07.03.2007 tarihinde açmış, ıslah dilekçesi ile talebini ise 07.11.2014 tarihinde arttırmıştır. Davacı yan davasını kısmi dava biçiminde açmış olup bilindiği gibi kısmı talep halinde saklı tutulan kısım, yani dava konusu edilmeyen kısım yönünden zamanaşımı süresi işlemeye devam etmektedir. Dava konusu somut olay yönünden tek kişinin yaralanması ile sonuçlanan kaza tarihi dikkate alındığında 765 sayılı TCK’nın 102/I-4. maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresi sözkonusudur. KTK’nın 109/I. maddesinde öngörülen “her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü gözden kaçırılmaması gerekir ve bu duruma göre davacı yanın ıslah dilekçesi ile talebini arttırmış olduğu tarihte 10 yıllık sürenin geçmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan mahkemece ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu dikkate alınarak ıslah ile talep edilen kısım yönünden talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 06.09.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.