Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/1327 E. 2017/2361 K. 06.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1327
KARAR NO : 2017/2361
KARAR TARİHİ : 06.03.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalı borçlu … hakkında … 2. İcra Müdürlüğünün 2011/7861 sayılı dosyası ile 05.08.2011 tarihinde icra takibi yapıldığını, borçlunun … ilçesi, … 221 parsel, 222 parsel ve 813 parselde kayıtlı taşınmazı davalılardan …’ya 04/07/2011 tarihinde sattığı, …’nın borçlunun yeğeni olduğunu, satışın muvazalı olduğunu, alacaklıları zarara uğratma amacı taşıdığını, bu nedenle söz konusu takip dosyasındaki alacak için cebri icra yetkisi tanınmasına … ilçesi, …. 221 parsel, 222 parsel ve 813 parsellere ilişkin tasarrufun iptalini istemiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davaya konu tasarrufun borcun doğumundan önce yapıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını
isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Mahkeme gerekçesinde borçlunun aciz halinde olduğunun ispatlanamadığı ve davaya konu tasarrufun borcun doğumundan önce yapıldığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş isede varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Somut olayda takip dosyasında borçlu davalının adresinde 02.08.2011 tarihinde yapılan hacizde evde kimse olmadığından haciz yapılamadığı , 27.11.2012 tarihinde yapılan hacizde ise hacze kabil mal bulunmadığı belirtilmiştir. Davalı borçlu ile ilgili malvarlığı araştırmasına yönelik olarak yazılan müzekkere cevaplarında borçlu adına kayıtlı olan 09 DN 576 plakalı aracın başka bir borçtan dolayı ihale yolu satıldığı ve davaya konu takip dosyasına herhangi bedel kalmadığı, davalı borçlu adına kayıtlı olduğu tespit edilen 09 U 5136 ve 09 U 1092 plakalı araçlar üzerinde ise davacının haczinden önce birden çok haciz ve rehin bulunduğu,yine davalı borçlu adına kayıtlı 101 ada 919 parsel sayılı taşınmazda davacının haczinin 5.sırada olduğu ve kıymet takdiri raporuna göre taşınmazın değerinin 1085,00 TL olarak belirlenmesi karşısında, 02.08.2011 ve 27.11.2012 tarihli haciz tutanaklarının İİK’nun 105.madde anlamında geçiçi aciz belgesi niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Mahkemenin aksi yöndeki kabulü usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece res’en araştırılmalıdır. Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz. Somut olayda takibe dayanak çekin keşide tarihine göre
iptali istenen tasarruftan sonra düzenlediği anlaşılmakta ise de bu durumun
gerçekten tasarruftan sonra doğmuş bir borç ilişkisini mi yoksa daha önce yapılmış bir ticari ilişkiden kaynaklanan vadeli çek uygulaması olarak da bilinen bir vakıayı mı gösterdiği hususu yeterince araştırılmamıştır. Takip dosyasına konu çek 22.07.2011 keşide tarihli olup; iptali istenen tasarruf ise 04.07.2011 tarihinde yapılmıştır. Çekte vade olmamasına rağmen ticari hayatta vadeli çek kullanıldığı bilinen bir gerçek olduğundan davacı vekiline 22.07.2011 keşide tarihli borca ilişkin temel ilişki tasarruftan önce doğmuş ise borcun doğumu konusunda varsa delillerini sunması ve borcun daha önce doğduğu ispatlandığı takdirde buna ilişkin dava koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek işin esasına girilerek iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Aksi durumun tespiti halinde ise borcun doğumu tasarruf tarihinden sonra ise şimdiki gibi davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekir.
Mahkemece tüm bu maddi hukuki olgular dikkate alınmadan hatalı tespit ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 6.3.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.