Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/11903 E. 2018/5708 K. 30.05.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11903
KARAR NO : 2018/5708
KARAR TARİHİ : 30.05.2018

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

– K A R A R –

Davacı vekili, 11.10.2006 günlü davacının eşi destek sürücü …’in davalıya trafik sigortalı … plaka sayılı araçla seyri sırasında direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen trafik kazası sonucunda destek eş …’in vefat ettiğini, sigortalı araç sürücüsü desteğin kendi kusurundan dolayı vefatı halinde desteğin mirasçılarının üçüncü kişi sıfatı ile araç sigortasından tazminat talep edebileceğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL destek tazminatının davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı defini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 49. md.) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md.) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60. ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; kaza sonucu davacının eşi sürücü … ölmüştür. Zarar görenler ZMMS karşısında 3. Kişidir. Haksız fiil vardır. Zarar doğmuştur.(HGK. bu yöndedir.) Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 15 yıldır. Davaya konu trafik kazası 11.10.2006 tarihinde meydana gelmiş, eldeki dava ise 06.08.2014 tarihinde, yani uzun ceza zamanaşımı süresi dolmadan önce açılmıştır.
Bu durumda mahkemece; yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, davada uzun ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek davaya konu edilen tazminatın deliller toplanarak esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 31.5.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi