Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2015/11660 E. 2018/5552 K. 28.05.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11660
KARAR NO : 2018/5552
KARAR TARİHİ : 28.05.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili, müvekkillerinin desteğinin kullandığı motosiklet ile davalıların sürücüsü ve zorunlu trafik sigortacısı olduğu aracın karıştığı trafik kazası sonucu murisin vefat ettiğini, müvekkillerinin murisin eşi ve kardeşi olduğunu beyanla, davacı kardeş … için 30.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi, eş Durdu için 50.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan (davalı … şirketi sadece maddi tazminattan sorumlu) müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile 20.320,70 TL maddi tazminatın davalı … için 18/05/2012 kaza tarihinden, diğer davalı … şirketi için 07/11/2012 ihbar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine ve diğer davacının maddi tazminat talebinin tamamının reddine, davacı … için 8.000,00 TL, diğer davacı için 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den 18/05/2012 kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Davacılar vekilinin manevi tazminat yönünden temyiz istemlerinin incelenmesinde:
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, T.M.K’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar lehine takdir olunan manevi tazminat miktarının az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
2)Bozma neden ve şekline göre davacılar vekilinin manevi tazminata ilişkin vekalet ücretine ilişkin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
3)Davacılar vekilinin maddi tazminata yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde:
Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2 maddesinde “müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Red sebebi ortak olan davalılar yararına, reddedilen maddi tazminat yönünden tek vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, mahkemece, davalılar … ve … Genel Sigorta A.Ş. lehine ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmolunması usul ve yasaya aykırı ise de; bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile manevi tazminata ilişkin hükümlerin BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davacılar vekilinin manevi vekalet ücretine ilişkin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile davalı maddi vekalet ücretine ilişkin olan hüküm fıkrasının 5. bendinde yer alan “ayrı ayrı” ibarelerinin hüküm fıkrasından çıkartılmasına ve maddi tazminata ilişkin hükümlerin bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 28.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.