Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/9783 E. 2014/9879 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9783
KARAR NO : 2014/9879
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2013
NUMARASI : 2010/610-2013/645

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; davacının maliki olduğu … plakalı aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçeli olduğunu, G. Sigorta A.Ş. ile sigorta yapılmış ise de davalı şirket ile birleştiğini, müvekkilinin aracının 27/02/2010 tarihindeki kazada pert olduğunu, zararın karşılanması için davalıya başvurduklarını ancak ödenmediğini, Küçükçekmece 1 SHM’nin 2010/182 D.iş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırdıklarını, hasar bedelinin 13.000,00 TL, tespit giderinin 253,90 TL olarak tahsili için Küçükçekmece 3. İcra Müdürlüğü’nün 2010/7045 Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itirazı üzerine takibin durduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının Küçükçekmece 3. İcra Müdürlüğü’nün 2010/7045 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamını talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının alkol raporunda 0,44 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmiş olduğundan poliçe teminat kapsamında olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko poliçesinden kaynaklanan tazminat istemi konusunda itirazın iptaline ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97. Maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan “B-2” bendinde “alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (Bkz.YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, sürücünün alkol aldığı kabul edilerek, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında olup olmadığı üzerinde durulmalı, içinde nörolog doktorun da bulunduğu uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Somut olayda, mahkemece alınan 21.03.2011 tarihli bilirkişi raporunda nöroloji uzmanı tarafından, kazanın alkolün tesiri ile gerçekleştiği belirtilmiş; 19.12.2012 tarihli bilirkişi raporunda ise nöroloji uzmanı, sürücünün araç kullanma yetisini etkilemiş olabileceği belirtilmiştir. Alınan her iki rapor da hüküm kurmaya elverişli değildir. Kazanın münhasıran (başkaca herhangi bir etki olmaksızın) alkolün etkisi ile gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin kesin sonuç belirtilmemiştir. Yine mahkemece alınan 12.06.2013 tarihli bilirkişi raporunda nöroloji uzmanı, kazanın salt alkolün etkisi ile meydana geldiği söylenemeyeceğini belirtmiştir. Toplanan deliller çerçevesinde kazanın münhasıran alkolün etkisi ile gerçekleşmediği kabul edilerek, davacının uğramış olduğu gerçek zarar bedeli alınan bilirkişi raporları doğrultusunda mahkemece takdir edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 24.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.