Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/9431 E. 2014/8904 K. 03.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9431
KARAR NO : 2014/8904
KARAR TARİHİ : 03.06.2014

Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili,davalı borçlu …’nın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazlardan birini 12.6.2009 tarihinde davalı …’ya, diğer taşınmazını da 9.6.2009 tarihinde davalı …’ye sattığını, ancak taşınmazların halen borçlunun kullanımında olduğunu belirterek davalılar arasındaki muvazaalı satış işlemlerinin TBK’nun 19.maddesi gereğince iptaline, tapu kayıtlarının borçlu adına tesciline taşınmazların tapu kayıtları üzerine 3.kişilere satışının önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiş, 5.3.2013 tarihli dilekçesi ile davalı borçlunun dava konusu taşınmazı davalı eğil 9.6.2009 tarihinde dava dışı onun da 15.3.2012 tarihinde …’a devrettiğini belirterek davalı olarak …’ın kabulü ile muvazaalı satış işleminin iptaline borçlu adına tesciline ve tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
Davalı borçlu …, davacıdan faizle para aldığını, kısmi ödemeler yaptığını, borçları nedeniyle taşınmazları sattığını belirterek davanın reddi ile tedbir kararlarının kaldırılmasını istemiştir.

Davalı … vekili, davanın zamanaşımı ve hakdüşürücü süre yönünden reddi gerektiğini,davacının alacağının kesinleşmediğini, dava konusu taşınmazı dört yıl önce ve gerçek bedelle aldıklarını, ödemeleri banka aracığıyla yaptıklarını belirterek davanın reddi ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili,dava konusu taşınmazı borçludan almadıklarından belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili müvekkilinin iyiniyetli 4.kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece 11.7.2013 ve 17.12.2013 tarihli duruşmalarda davalı … vekilinin ihtiyati tedbire itirazının davanın niteliği ve bulunduğu aşama gözönüne alınarak reddine karar verilmiş; 17.12.2013 tarihli red kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava TBK’nun 19.maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “ihtiyati tedbir” kenar başlıklı 391. maddesinin (3) numaralı fıkrasında “İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır” hükmüne yer verilmiştir.
HMK’nin “İhtiyati tedbir kararına karşı itiraz” başlıklı 394. maddesinin (5) numaralı fıkrası ise “İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz” şeklindedir.
HMK’nin “Ka” başlıklı sekizinci kısmının birinci bölümündanun yolu düzenlenmiş ve 341. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir” hükmünü içermektedir.
HMK’nin 391/3. ve 394/5. maddelerinde ihtiyati tedbire dair belirtilen (ilk derece) mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüş; bu kanun yolunun ne anlama geldiği ise HMK’nın 341/1. maddesinde “ilk derece mahkemelerinden verilen … ihtiyati tedbir … taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir” hükmü ile istinaf olarak açıkça belirtilmiştir.

../…
HMK’nin geçici 3. maddesinde, “(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve ba,slama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli vc 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi geçici 3. maddeyle, 5235 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi gereğince Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar istinafa ilişkin hükümler ve dolayısıyla 341. madde de henüz yürürlüğe girmemiştir.
Burada çözümü gereken sorun, HMK’nin 391. ve 394. maddelerindeki ihtiyati tedbire dair verilen ara kararı ve buna itiraz sonucu verilen karara karşı getirilen kanun yolunun, temyiz kanun yolu olarak anlaşılıp anlaşılmayacağıdır.
HMK’nin geçici 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında istinaf mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar “1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı” vurgulandıktan sonra, (2) numaralı fıkrada “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” denilerek HUMK’nın uygulanmasına devam edilecek hükümlerine açıklık getirilmiştir.
HUMK’nın uygulanmaya devam edilecek hükümleri, 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. maddelerdir. Buna göre, HUMK’nın 5236 sayılı Kanunla istinafa başvurma imkânı getiren 426/A ve devamı maddeleri, “1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki” ibaresi ile açıkça kapsam dışı bırakılmıştır. Burada uygulanacağı söylenen HUMK’nın anılan 427 ilâ 454. maddeleri, temyiz incelemesinin usulü ve temyize tâbi kararların kapsamını belirlemektedir ve bu kapsam içerisinde, ihtiyati tedbire ilişkin kararlar yoktur. Başka bir ifadeyle, yollama yapılan HUMK’de ihtiyati tedbir kararlarına yönelik temyiz yolu öngörülmemiştir.
2014/9431

Ayrıca Geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasında yer alan “Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır” hükmü gereğince ihtiyati tedbir kararına karşı kanun yolunu temyiz yolu olarak kabul etmekte her iki kanun yolunun mahiyetleri ve yaptıkları denetimin farklılığı nedeniyle mümkün değildir. İstinaf kanun yolunda, “yerindelik” ve “hukukilik” denetimi yapılırken; temyiz kanun yolunda ise sadece “hukukilik” denetimi yapılmaktadır. İstinafta yeniden inceleme yapıldığından, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden bir karar verilebilir; temyizde ise, hukukî denetim yapıldığından yeni bir karar verilmeyip, alt derece mahkemesinin kararı bozulur veya onanır. Bu bakımdan ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararına yapılan kanun yolu incelemesinde istinaf mahkemesi, başvuruyu yerinde görürse, sadece kanun yolu başvurusunun kabulüne karar vermeyecek, işin esası olan ihtiyati tedbir kararının kabulüne de karar verecektir. Oysa temyiz yolunda, başvuru yerinde ise yalnızca kararın bozulmasına karar verilebilecektir. Nitekim yukarıda belirtilen HMK’nin 341. maddesinin gerekçesinde de istinaf kanun yolu ile ihtiyati tedbir kararına yönelik yerindelik ve hukukilik denetiminin yapılmasını gerektiren nedenler belirtilmektedir.
Diğer yandan, HUMK’nın temyize ilişkin hükümleri, HMK’deki ihtiyati tedbire dair öngörülen kanun yolunda istinaf mahkemelerine getirilen göreve uymadığı gibi, HMK’ye de aykırılık taşımaktadır.
HMK’nin “Temyiz edilemeyen kararlar” kenar başlıklı 362. maddesindeki, “(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz: … f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar…” şeklindeki hükümde, ihtiyati tedbire ilişkin istinaf mahkemesine yapılacak kanun yolu başvurusunda verilecek kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacaktır.
HMK’nin 362. maddesinin konuyla ilgili gerekçesinde, “Maddede dava konusu olayın iki dereceli yargılamadan geçmiş bulunduğu göz önüne alınarak, bölge adliye mahkemesinin bazı kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyeceği öngörülmüş ve böylece Yargıtayın iş yükünün hafifletilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda … ve geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar bakımından da, iki dereceli yargılamanın yeterli güvence teşkil ettiği mülahazasıyla, bu işlerde verilen kararlara karşı temyiz yolu kapatılmıştır” denilmiştir.

Belirtelim ki, HMK ile ihtiyati tedbir konusunda öngörülen kanun yolu, “iki dereceli yargılama”dır. Başka bir ifadeyle “ilk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesinden oluşan iki dereceli yargılamadır. Bunun sonucu olarak, ihtiyati tedbirle ilgili getirilen kanun yolunun, temyiz olarak anlaşılması, işin mahiyetine, esasına ve amacına uymamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin ara kararına yönelik temyiz başvurusunun, söz konusu karara temyiz başvuru imkânı bulunmadığından temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
(Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2014 tarih, E:2013/1 K:2014/1 sayılı kararı da aynı doğrultudadır.)
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı … geri verilmesine 3.6.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.