YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9367
KARAR NO : 2014/12346
KARAR TARİHİ : 22.09.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/05/2012
NUMARASI : 2009/338-2012/230
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve Trafik (Z…) Sigortacısı olduğu aracın sebebiyet verdiği trafik kazasında, davacıların eşi/babaları/evlatları ve destekleri olan E. D.’ın vefat ettiğini ileri sürerek, toplam 41.000,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatı ile toplam 130.000,00 TL. manevi tazminatın faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 26.6.2008 tarihli oturumda davalı sigorta şirketi hakkındaki davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalılar vekilleri, ayrı ayrı davanın reddini savunmuştur.
Aynı olay nedeniyle, destek E.D.’ın kaza tarihinden sonra doğan kızı/davacı E.E.D.’a velayeten R.. D.. vekili tarafından İstanbul 8.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/12 Esas sayılı dosyası üzerinden 1.000,00 TL. maddi, 30.000,00 TL. manevi tazminatın tahsili talebiyle asıl davanın davalılarından D. Ç. Gıda Mad.Ür.Paz.İth.İhr.A.Ş. ve Ş.. D.. aleyhine açılan dava dosyası bu dosya ile birleştirilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Davacılar vekili, 06.5.2011 tarihli dilekçesiyle, maddi tazminat taleplerini davacı Ruşen için 47.571,73 TL., E.E.için 3.380,35 TL., Bayram için 8.837,29 TL., Mürşide için 12.445,66 TL. şeklinde ıslah ettiklerini bildirmiştir.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davalar yönünden maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-) 1086 Sayılı HUMK’nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK’nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut olayda, kısa kararla hüküm kısmında hangi tarafın hangi şekilde sorumlu tutulduğuna ilişkin ifadeler birbiriyle uyumlu açık ve anlaşılır olmadığı gibi, hüküm fıkrası taraflara yükletilen hak ve sorumluluklar ile infaza elverişlilik yönünden açık olmayıp, taraflar yönünden şüphe ve tereddüt uyandıracak nitelikte olduğundan, bu yön yukarıda açıklanan yasa maddelerine açık bir aykırılık oluşturduğundan (10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında da belirtildiği üzere) hükmün bozulması gerekmiştir.
2-)Bozma neden ve şekline göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan sebeplerle bozma nedenine göre bu aşamada tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine 22.9.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.