Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/7856 E. 2014/8725 K. 29.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7856
KARAR NO : 2014/8725
KARAR TARİHİ : 29.05.2014

MAHKEMESİ : Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/02/2014
NUMARASI : 2013/284-2014/78

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının müvekkilinin aracının kasko sigortacısı olduğunu, müvekkilinin 11.08.2009 tarihinde meydana gelen kazada yaralandığını ve aracının dahurdaya çıktığını, davalı yanın kaza anında alkollü olduğu gerekçesiyle zararlarını karşılamayı reddettiğini ileri sürerek 25.000 TL araç hasar bedeli, müvekkiline rücu edilen 7.850 TL, ve 1.485,93 TL tedavi giderinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, kazanın davacının aldığı alkolün neticesi olarak meydana geldiğini, ayrıca davacının tedavi gideri talebinin poliçe teminat kapsamında bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma,Yargıtay Bozma İlamı ve toplanan delillere göre;31.850,00 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tazminatın 24.000,00 TL’si için kaza tarihi olan 11/08/2009 tarihinden itibaren, 7.850,00 TL’si için 02/11/2009 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, sigortalı davacının araç hasar bedeli ve tedavi gideri ile davalı tarafça kendisine rücu edilen karşı araç zarar bedelinin davalıdan tahsili isteminden ibarettir.
Davalı sigorta şirketi, davacının aracının hem zorunlu mali mesuliyet sigortacısı hem de kasko sigortacısıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kaza anında sürücünün alkollü olup olmadığı ve kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
2918 sayılı KTK.nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Ayrıca Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirir olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Öte yandan, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.5.5. maddesinde; Ayrıca Kara Taşıtları Kasko Sigorta Genel Şartlarının A.5.5 maddesinde taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların kasko poliçesi teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesi, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.5.5. maddesi ve Kara Taşıtları Kasko Sigorta Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir.
O halde, zararın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğerbir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (Bkz.YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda;
Sürücü davacı E.. G..’in alkolmetreye üfleme yoluyla veya kandan bakılmak suretiyle alkollü olup olmadığı tespiti yapılmamış, 11.08.2009 tarihli adli raporda şahısta yoğun alkol kokusu hissedildiği, ileri derecede alkollü olduğu tespiti yapılmıştır. Adli raporu tanzim eden Dr. İ.. K. 16.03.2010 tarihinde talimat mahkemesinde tanık olarak beyanında, olayı hatırladığını, davacının yoğun alkol koktuğunu, kokunun başka bir koku olmayıp kesinlikle alkol kokusu olduğunu, hareketlerinin uyumsuz olup sorulan sorulara cevap vermekte ve algılamada yavaşlama olduğunu, ayakta duramayacak kadar alkollü olduğunu beyan etmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkemece bozma ilamına uyulması sonucunda alınan heyet raporu somut olaya ve dosya içeriğine uygun düşmemektedir.Söz konusu rapordaki krokiden yolun hafif virajlı olduğu, kazanın oluşumunda yolun yapısına ilişkin herhengi bir kusur belirlemesi yapılmadığına göre kazaya başka bir etkenin neden olmadığı,alkol ölçümü yapılmamış ise de ,kazadan sonra adli raporu düzenleyen doktor ve tanık ifadeleri de dikkate alındığında kazanın münhasıran alkolün etkisi altına meydana geldiğinin tereddüte yer bırakmayacak biçimde anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması isabetli bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 29.5.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.