Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/7708 E. 2014/7278 K. 08.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7708
KARAR NO : 2014/7278
KARAR TARİHİ : 08.05.2014

MAHKEMESİ : Adana 3. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/11/2013
NUMARASI : 2008/2095-2013/1156

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıya ait müvekkiline ZMSS poliçesi bulunan aracın, alkollü dava dışı sürücü yönetiminde iken meydana gelen kazada 3.kişiye ait aracın hasarlandığını, 6.000 TL poliçe limitinin zarar gören hak sahibine ödendiğini, davalı aracının sürücüsünün olayda %100 kusur olduğunu, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleştiğini, davalı sigortalı hakkında 6.000 TL’nin ferileriyle birlikte tahsili için icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin aracın sürücüsü olmadığını, araç sürücüsü Sean L.Lovest hakkında Adana 4.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2007/239 esas sayılı dosyasında ceza davası açıldığını ve mahkumiyetine karar verildiğini sürücünün alkollü olduğuna dair hastane raporu olmadığını kazanın salt alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediğinin tespitinin gerektiğini müvekkilinin aracının kazada pert olduğunu, dava dışı sürücü hakkında müvekkilince tazminat davası açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, ZMSS sözleşmesine dayanılarak sigortalı aleyhinde, itirazın iptali şeklinde açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nin 266 maddesi gereğince “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.”
2918 sayılı KTK’nun 48.maddesinde alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan rücuan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Kasko sigortası Genel Şartlarının B.5.5 maddesinde; Ayrıca Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5. Maddesinde, taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda; davaya konu trafik kazası 6.7.2007 tarihinde saat 23.00’te meydana gelmiş saat 23.42’de yapılan ölçüme göre davalı aracının sürücüsü Sean L. Rovest 0.65 promil alkollü bulunmuştur. Kaza tespit tutanağında sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle orta ayırıcı üzerinde bulunan aydınlatma direğine aracının sol arka kısmıyla çarpıp dönerek karşı istikamete geçtiği bu istikamette seyreden dava dışı 3.kişiye ait araçla çarpıştığı, davalı aracının sürücüsünün doğrultu değiştirme manevrasını yanlış yapması sebebiyle tamamen kusurlu olduğu belirtilmiştir. Yabancı uyruklu sürücü hakkında Adana 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/239-2008/354 sayılı dosyasında taksirle ölümü ve yaralamaya sebebiyet vermek suçundan dava açılmış, sanık sürücü savunmasında solunda seyreden bir başka aracın aniden direksiyonu kendisinin önüne kırıp sağa geçtiğini bu nedenle direksiyon hakimiyetini kaybettiğini söylemiştir. Ceza dosyasında ATK’dan alınan raporda sanığın savunmasında sözettiği diğer aracın varlığı saptanmadığından sürücünün %100 kusurlu olduğu belirtilmiştir. Mahkemece olayda bilinçli taksir olmadığı, savunmanın aksinin ispatlanamadığı, 3.aracın varlığının kabul edilmesi gerektiği, alkolün sonuca etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle sanığın neticeden Adli Para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş; bu hüküm derecatten geçerek 15.11.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Yine davalı sigortalının aracının sürücüsü hakkında kendi aracındaki (davalıya ait araç) hasarın giderilmesi istemiyle Adana 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/778-2009/543 sayılı dosyasında açtığı davada kısmen kabul edilmiş, bu dosyada sürücünün ceza mahkemesindeki ATK raporuna göre %100 kusurlu olduğu kabul edilmiş ve hüküm derecatten geçerek onanmıştır.
Eldeki davada, davacı trafik sigortacısı, kazada hasarlanan 3.kişiye ait araçta meydana gelen zararı poliçe limiti dahilinde hak sahibine ödedikten sonra, sigortalısına rücu talebinde ulunmuştur. Olayın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini ileri sürmüştür. Olayda sürücünün kusurunun ve kazanın salt alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediğinin tesbiti hususunda mali müşavir bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişi ceza mahkemesi kararının gerekçesine göre davalı aracının sürücüsünün solundan giden bir başka aracın aniden davalı aracının ödüne ve sağa geçmesi nedeniyle direksiyon hakimiyetinin kaybedildiğini kazanın salt alkolün etkisiyle meydana gelmediğini belirtmiş, bu nedenle davanın reddine karar verilmiştir. Mali müşavir bilirkişinin trafik kazasında sürücülerin kusur oranının belirlenmesinde ve kazanın münhasıran alkolen etkisi altında meydana gelip gelmediği hususunda ne şekilde uzmanlığı olduğu anlaşılamamıştır. Eksik inceleme ve konusunda uzman olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece öncelikle Adana 4.Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/239-2008/354 sayılı dava dosyasının mahkemesinden getirtilmesi, daha sonra aralarında nöroloji ve trafik uzmanı bilirkişilerin bulunduğu üniversite kürsüsü gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek bilirkişi kurulundan olayın oluş şekli, yol, dava, trafik durumu, sanığın savunması, ağır ceza mahkemesi dosyası kapsamı, kaza tutanağı, davalı aracının sürücüsünün olay saatindeki alkol oranı, kusur durumu diğer dosyalarda alınan bilirkişi raporları ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirilerek, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin başka unsurlarında etkili olup olmadığının tesbiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kaulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 8.5.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.