Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/6927 E. 2016/1467 K. 10.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6927
KARAR NO : 2016/1467
KARAR TARİHİ : 10.02.2016

MAHKEMESİ :……….Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
– K A R A R –

Davacı vekili, …….. plakalı aracın 04.01.2012 tarihinde tek taraflı ölümlü trafik kazası yaptığını, araç sürücüsü…….’ın kaza sonrası yapılan muayenesinde ileri derecede alkollü olduğunun tespit edildiğini, kazada ölen …….. mirasçılarına destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, ödenen tazminatın ……İcra Müdürlüğünün 2012/476 Esas sayılı dosyasında davalıdan talep edildiğini, ancak davalının takibe itiraz ettiğini iddia ile, davalının itirazının iptaline ve icra takibinin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle zamanaşımı itirazında bulunduğunu, kazaya karışan araç kendisine ait olsa da; kazanın meydana gelişinde kendisinin bir kusurunun bulunmadığını, keza araç sürücüsü ………’ın da kusursuz olduğunu, olay önceki söz konusu aracı …’a sattığını, buna ilişkin satış sözleşmesinin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, araç sürücüsünün alkollü ve tamamen kusurlu olması nedeni ile araç maliki davalının sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuan tazminata dair açılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda, sigortalıya ait aracı kullanan sürücü adli rapor düzenleyen doktorun tanık ifadesine göre ileri derecede koklamalı alkollü olarak araç kullanırken tek taraflı olarak kaza yapmıştır.
Ancak yukarıda açıklanan ilkelere göre, sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Bu durumda mahkemece, iki trafik uzmanı ile bir nörolog doktordan oluşturulacak bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak, olayın oluş şekli, yol, hava ve trafik durumu, sanığın savunması, ceza dosyası kapsamı, kaza tespit tutanağı, sürücüde tespit edilen alkol oranı, kusur durumu birlikte değerlendirilerek, kazanın münhasıran (salt) alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin başka unsurlarında etkili olup olmadığının belirlenmesi için gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bilirkişi incelemesi yapılmaksızın hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Dava dosyası incelendiğinde, aracın malikinin ve sigortalısının davalı …, sürücüsünün ise …… olduğu görülmüştür. Poliçe genel şartlarının B.4/2 nci maddesinde “ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilir” hükmü mevcuttur. Şu halde, davacı sigortacı söz konusu davayı ancak kendisiyle sözleşme yapan âkidine karşı açabilecektir. Davalı … sigorta ettiren olduğuna göre, sözleşmenin tarafıdır. Bu durumda mahkemece, olay tarihinde sigorta sözleşmesinin tarafı olan davalı … hakkındaki davanın pasif sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi de mümkün değildir.
3- Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,10.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.