Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/6322 E. 2014/6259 K. 22.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6322
KARAR NO : 2014/6259
KARAR TARİHİ : 22.04.2014

MAHKEMESİ : Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/12/2012
NUMARASI : 2011/339-2012/398

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlu M.. M..’ın aleyhine açılan boşanma ve tazminat davası sonucu hükmedilmesi muhtemel nafaka ve tazminat alacaklarının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 22.7.2009 tarihinde yakın arkadaşı davalı R.. D..’a sattığını, taşınmazın halen borçlu ve oğlu tarafından kullanıldığını belirterek muvazaalı satış işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu M.. M.., dava konusu taşınmazın davacının borçları ve ısrarı ile satıldığını, satış konusunda davacının davalı Raşit ile görüşerek pazarlık yaptığını, taşınmazı 55.000 TL bedelle sattıklarını iki yıl kira vermeksizin oturacak şekilde anlaştıklarını 2011 yılı ağustos ayından beri de aylık 400.00 TL kira ödediklerini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı R.. D.. vekili, davacı ile müvekkilinin aynı köylü ve uzaktan akraba olduklarını, dava konusu taşınmazın satışı konusunda davacı ve oğlu ile pazarlık yaptıklarını taşınmazı 55.000 TL bedelle aldıklarını, iki yıl kira vermeksizin oturmaları konusunda anlaştıklarını 1.8.2011 tarihinden beri 200.000 TL kira ile oturduklarını, satışın boşanma davasından onyedi ay önce yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen bedeli arasında fahiş fark bulunmadığı, dinlenen tanık beyanlarından dava konusu taşınmazın davacının bilgisi dahilinde satıldığının anlaşıldığı, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava BK’nun 18. maddesi uyarınca muvazaalı işlem yapıldığı iddiasına dayalı tapu kaydının iptali istemine ilişkindir.
Bir davada taraflarca ileri sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla BK 18.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda davacı vekili, davalı borçlu M.. M.. aleyhine boşanma davası açtıklarını, dava konusu tasarrufun hükmedilecek nafaka ve tazminatı karşılıksız bırakmak amacıyla yapıldığını belirterek BK 18.madde gereğince muvazaalı satışların iptalini talep etmiştir. Balıkesir 1.Aile Mahkemesinin 30.12.2011 tarih 2010/919 Esas 2011/1005 Karar sayılı ilamından tarafların boşanmalarına davacı Mihriye Mercan yararına 175.00 TL tedbir 200.00 TL yoksulluk nafakası, 20.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, boşanma davasının ise şiddetli geçimsiz nedeni olarak kabul edilen davalı Mustafa tarafından davacı Mihriye’nin 17.6.2009 tarihinde dövülmesi olayı olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen bedeli arasında fahiş fark bulunmadığı, dinlenen tanık beyanlarından dava konusu taşınmazın davacının bilgisi dahilinde satıldığının anlaşıldığı, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de kurulan hüküm dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Davacının 17.6. 2009 tarihli dayak olayından sonra evden ayrıldığı anlaşıldığından evin satışı konusunda davalı 3.kişi R.. D.. ile anlaşmasının hayatın olağan akışına uymadığı,dava konusu taşınmazın halen borçlu tarafından bedelsiz (kirasız) kullanılması davalı 3.kişi Raşit’in borçlunun durumunu ve amacını bilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle davacı lehine hükmedilen nafaka ve tazminatın tahsili için İİK 283/1-2 maddesi kıyasen uygulanarak tapu kaydının iptaline gerek olmadan davacının alacaklarını alabilmeleri için dava konusu taşınmazın haczi ve satışı konusunda davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak cebri icre yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabülü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 22.4.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.