Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/5857 E. 2014/5457 K. 10.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5857
KARAR NO : 2014/5457
KARAR TARİHİ : 10.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 21/11/2013
NUMARASI : 2013/104-2013/404

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı, müvekkiline ait aracın tek taraflı kazada hasarlandığını, ihbara rağmen davalının hasarı ödemediğini belirterek 23.812,00 TL. hasar bedelinin 28.06.2010 temerrüt tarihinden işleyecek faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, sigortalının yükümlülüklerini ihlal ederek sigorta ve tazminat hukuku çerçevesinde hasarın teminata dahil olup olmadığının tetkik ve tespitini engellediğini, doğru ihbar mükellefiyetine uyulmadığını, hasar miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak açılan alacak istemine ilişkindir.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya araç kullanım iradesi dışında aracı ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan TTK’nun 1282. maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı yasanın 1281. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin K. Sigortası Genel Şartlarının A.Ş. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı K. Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve TTK’nun 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığı ispat külfeti sigortalıya geçer.
Yine K. Sigorta Poliçesi Genel Şartlarının B.3.3.1.2.1 maddesi hükmü uyarınca “onarım masrafları, sigortalı taşıtın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşar yada taşıt onarım kabul etmez ise taşıt tam hasara uğramış sayılır. Bu durumda değeri tamamen ödenen araç ve aksamı, talep ettiği takdirde sigortacının malı olur.” hükmü öngörülmüştür. Bu hükümden açıkça anlaşılacağı üzere davalı sigorta şirketi meydana gelen hasar bedelini tamamen poliçe limitleri içerisinde ödeme yükümlülüğü altında olup, sigortalı araç hurdasını sigorta ettiren kendisine verilmesini istemedikçe, sigortacı tarafından davacı sigortalının uhdesinde bırakıp hurda bedelini tazminattan düşmesi olanaklı değildir. Aracın hurdasının (hasarlı hali ile aracın) kimin uhdesinde bırakılacağı hususunda sigortalının seçimlik hakkı vardır. Zira, kasko sigortasında aslolan amaç gerçek zarar bedelinin tamamen karşılanmasıdır.
Somut olayda, davalıya 14.07.2009/14.07.2010 vadeli kasko poliçesi ile sigortalı davacı aracı 03.05.2010 tarihinde saat 22.25’te poliçenin yürürlükte olduğu sırada tek taraflı trafik kazasında hasarlanmıştır. Viraja girerken aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek virajı alamayan dava dışı sürücü önce yolun sağındaki yüksek kaldırıma çarpmış, devamla kaldırıma çıkarak, duvara çarpmamak için sola manevra yapınca, kaldırım üzerinde (olay tarihinde bahçe duvarına bitişik vaziyette bulunan) telefon direğine aracın sağ yan tarafını boydan boya sürterek hareketine devam etmiş ve bilahare kaldırımdan hızla yola düşerek yolun karşı tarafına geçmiş sol taraftaki kaldırıma çıkarak durabilmiştir. Davacı vekili aracın kaldırıma ilk çarpması anında sağ ön tampon bölgesinin hasarlandığını sağ lastiğin yarılıp jantın kırıldığını, kaldırımdan düştüğü sırada da arka sağ lastiğin parçalandığını sağ arka tamponun hasarlandığını bildirmiştir. Olay tarihinde çekilen kaza mahalline ait fotoğraflardan bu durum anlaşılmaktadır. Ancak kaza tutanağında telefon direği kaldırımın tam kenarındaymış gibi çizildiğinden araç ilk önce telefon direğine çarpmış gibi gösterilmiştir.
Dava dışı sürücünün alkollü olmadığını dair rapor mevcuttur. Olay anında sürücünün yanında bulunan davacı tanığı F.. B.. oluş şeklini anlatmış, olay mahalline 200 metre mesafede bulunan karakolda görevli polis memuru tanık kaza sesini duyunca 3-4 dakika içinde kaza yerine gittiğini, aracın ve ön tarafında hasarlar olduğunu, aracın kaldırıma çıkmış vaziyette bulunduğunu olay yerinde iki kişi olduğunu ifade etmiştir. Kaza tespit tutanağında kaza yerindeki telefon direğinin hasarlı olduğu belirtilmiştir. Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan 03.02.2012 tarihli bilirkişi raporunda özetle telefon direğinin sağ kaldırımın tam kenarında olduğu kabul edilerek aracın sağ ön kısmı ile sağdaki kaldırıma çıkıp telekom direğine çarptığı ancak ön tampon ve motor kaputunda telefon direğinin izi ve meydana getirdiği çöküntünün olmadığı, ön kısmı ve arka tamponu mantar benzeri cisme çarpmış olmasının gerektiği, bu hasarların bu kazada meydana gelmeyeceği, aracın birden fazla kazaya karışmış veya hasarlı parçalarla toplanmış olması gerektiği bildirilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde kazanın oluşunu hangi hasarın ne sebeple meydana geldiğini açıklamış, mahallinde bir başka uzman bilirkişi marifetiyle yapılan keşif sonucu düzenlenen 06.07.2012 tarihli raporda kroki, tanık ifadeleri, fotoğraflar ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmiş, özetle araçtaki hasarların oluş şekline uygun olduğu, anlatılan oluş biçimi ile hasarların örtüştüğü, kazanın belirtilen yerde ve şekilde olduğu bildirilmiş, davalı vekilinin itirazı üzerine ATK’dan alınan 06.09.2013 tarihli raporda; davaya konu olayın iddia edildiği şekilde ve yerde meydana gelip gelmediğinin tespiti için, araçların kazadan sonra konumları değiştirilmeden fizik inceleme ve eşleştirme yapılması gerektiği bu yapılamıyorsa aracın labaratuvar ortamında fiziki inceleme yada kazanın model araçlarla simülasyonla yaratılarak değerlendirilme yapılması gerektiği ATK’nun bu tür hizmet vermediğini kurumlarına evrak üzerinde bu iddialar hakkında görüş bildirilmesinin uygun ve mümkün mütalaa edilmediği belirtildikten sonra dosyada mevcut 1. bilirkişi raporundaki görüşün heyetçe benimsendiği bildirilmiştir. ATK raporunda davacı vekilinin kazanın oluş şeklini izahı yönünden değerlendirme yapılmamıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; kazanın 03.05.2010 tarihinde meydana geldiği aksi kanıtlanmayan trafik kaza tespit tutanağı ve aracı olay yerinde bizzat görüp kazayı anlatan davacı tanığı M.. A.. ( polis memuru) ile olay anında araçta bulunan tanık F.. B..’nın yeminli tanıklığı, mahallinde yapılan keşiften sonra 06.07.2012 tarihli raporu düzenleyen bilirkişinin kazanın belirtilen yerde ve şekilde hasarların bu kazada meydana geldiğine dair görüşü, sürücünün alkol almadığına dair rapor, olay yerine ait fotoğraflar ve dosyadaki diğer delillerle sabit olduğu gibi davacı sigortalının kasten ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak rizikonun gerçekleşme şeklini bildirdiği de sabit olmamıştır. Bu durumda rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfeti sigortacıda bulunmaktadır. İspat külfeti somut olayda davalı sigortacıda olmakla, sigortacı rizikonun ihbar edilen yerden farklı bir yerde ve şekilde oluştuğunu, aracın sigorta teminatı dışında ve başka yerde hasarlanıp olay yerine getirildiğini soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamakla yükümlü olup, işbu dava dosyasında davalı somut delillerle kazanın ihbar edilen yerde ve şekilde olmadığını ve rizikonun teminat dışında kaldığını ispatlayamamıştır.
Yine davacıya ait aracın onarımının ekonomik olmadığı, pertinin uygun (ekonomik) bulunduğu, tespit raporu, 03.02.2012 tarihli bilirkişi ve 06.09.2013 tarihli ATK raporları ile anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, rizikonun teminat kapsamında bulunduğunun ve aracın pert olduğunun kabulü ile davacı sigortalıdan hasarlı aracın kimin uhdesinde bırakılacağı konusunda seçimlik hakkının sorulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmaya yeterli ve elverişli bulunmayan bilirkişi raporuna istinaden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı N.. K.. vekilinin temyiz talebinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 10.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.