YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5849
KARAR NO : 2015/13071
KARAR TARİHİ : 01.12.2015
MAHKEMESİ :İzmir(Kapatılan) 6.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ :26/09/2013
NUMARASI :2012/92-2013/256
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 01.12.2015 Salı günü davacı vekili Av. A. I.geldi. Davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu H. M.Akaryakıt Otomotiv Tur. Nak. Tic. Paz. Ltd. Şti.’nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 20.1.2012 tarihinde davalı S.. Ç..’e,onun da 26.1.2012 tarihinde davalı İ.. A..’a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu şirket savunma yapmamıştır.
Davalı S.. Ç.., takip konusu borcun gerçek bir borç olmadığını, dava konusu taşınmazı kısmen peşin kısmen vadeli olarak aldığını, satış bedelini ödemede güçlüğe düşünce davalı İ.’a sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı İ.. A.. vekili, takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığını, dava konusu taşınmazı iyiniyetle ve banka kredisi ile aldıklarını, aciz belgesi sunulmadığını, tasarrufun borçtan önce yapıldığını, borçlunun Opet’e olan borçları ile taşınmaz üzerindeki ipotek borçlarını ödediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre; dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları üç grup altında ve İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK. m. 281). Bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı)
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. İİK’nun 280/3 maddesininde ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari
emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdıyle hareket ettiği kabul olunur, bu karine ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir hükmünü içerdiğinden anılan madde kapsamından da delillerin değerlendirilmesi, öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, mahkemece bedel farkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 20.1.2012 keşide tarihli çeke dayandığı, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, 8.4.2013 tarihli haciz tutanağının İİK’nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi
niteliğinde olduğu, davanın süresinde açıldığı, iptali istenen tasarruf tarihi ile takip konusu alacağın doğduğu tarihin aynı tarih olduğu anlaşılmaktadır. Davalı S. ve İ.dava konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığını savunduklarından öncelikle takip konusu alacağın (takip konusu çekin keşide tarihi ile iptali istenen tasarrufun aynı tarihli olması da gözönünde bulundurularak)gerçek bir alacak olup olmadığı yönünden taraflara delilleri sorularak bildirecekleri delillerin toplanması gerektiğinde davacı ve davalı borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; dava konusu taşınmaz tapuda arsa olarak gözükmesine rağmen 18.3.2013 tarihli bilirkişi raporundan taşınmaz üzerinde akaryakıt istasyonu bulunduğu; borçlu şirket temsilcileri ile davalı 3.kişi S.. Ç..’in Mardin Derik Ambarlı nüfusuna kayıtlı oldukları anlaşıldığından dava konusu 20.1.2012 tarihli tasarrufun İİK’nun 280/1,3 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi, davalı 4.kişi İshak’ın ise 280/1 madde gereğince borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olup olmadığı yönünden mevcut delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar karar verilmesi (davalı İshak’ın kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması halinde davalı Sedat yönünden İİK’nun 283/2 maddesi de gözönünde bulundurularak)gerekirken değerlendirmenin sadece İİK’nun 278/3-2 maddesi ile sınırlı olarak yapılması isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 1.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.