Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/5712 E. 2014/4945 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5712
KARAR NO : 2014/4945
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2012
NUMARASI : 2012/9-2012/283

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalıya kasko sigortalı, müvekkiline ait aracın trafik kazasında hasarlandığını, ihbara rağmen davalının zararı karşılamadığını belirterek şimdilik 6.750 TL’nın temerrüt tarihinden işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, araştırma raporuna göre sürücü değişikliği yapıldığını, karşı aracın sürücüsü ile sigortalı aracın sürücüsünün beyanlarının çeliştiğini, doğru ihbar yükümlülüğüne uyulmadığını, gerçek zarardan sorumlu olduklarını, temerrüde düşmediklerini, faiz oranını kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak açılan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı aracının 13.10.2010/13.10.2011 vadeli kasko sigorta poliçesi ile davalı şirkete sigortalı olduğu ve kasko sigortalı araçtaki hasarın (rizikonun) 15.3.2011 tarihinde poliçenin yürürlük süresi içinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalışması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan TTK’nun 1282. maddesi uyarınca sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281.maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5.maddesi ve TTK 1292/3.maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfeti sigortalıya geçer.
Somut olayda, kazanın 15.3.2011 tarihinde meydana geldiği aksi kanıtlanmayan maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağı ile sabit olduğu gibi, davacı aracında oluşan hasarın bu kazada gerçekleştiği, hasarla kazanın uyumlu olduğu da eksper ve araştırma raporuyla sabittir. Davalı vekili, S. Ltd.Şti’nce yapılan araştırmaya göre davacı aracının sürücüsünün başında kask olduğunu, koruyucu kıyafet olmadığını araçta yalnız olduğunu, aracı davacıdan olay tarihinde aldığını söylemesine rağmen, karşı aracın sürücüsünün, davacı aracı kullanan sürücüde kask olmadığını, koruyucu yelek olduğunu, araçta 2 kişinin bulunduğunu söylediğini, davacının aracı olaydan 1 gün önce verdiğini ifade ettiğini, ifadelerin çelişkili olduğunu, sürücü değişikliği yapılmış olacağını, gerçek sürücünün ehliyetinin olmayabileceğini ileri sürerek hasarın teminat dışında kaldığını savunmuştur.
Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda da davalı tarafın dayandığı araştırma raporuna göre değerlendirme yapılmıştır. Sigortalı araç, davaya konu kazadan sonra 11.5.2011 tarihinde dava dışı 3.kişinin fiili hakimiyeti altındayken çalınmış olup, davaya konu riziko ile çalınma olayı arasında illiyet bağı bulunmamaktadır. Davalının tek taraflı olarak yaptırdığı araştırma raporu davacıyı bağlamadığı gibi, araştırma raporunda ifadelerinin alındığı söylenen şahısların ifade tutanaklarına rastlanmamıştır. Sadece raporda şahısların bu şekilde ifade verdiği belirtilmiştir. Kaldı ki bu kişiler mahkeme huzurunda usulüne uygun biçimde dinlenmediklerinden araştırma şirketi görevlilerine verilen ifadeler de mahkemeyi bağlayıcı değildir. Davacı sigortalının kasten ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak rizikonun gerçekleşme şeklini davalıya ihbar ettiği de sabit olmamıştır. Bu durum karşısında rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfeti sigortacıda bulunmaktadır. İspat külfeti somut olayda davalı sigortacıda olmakla, sigortacı rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde oluştuğunu, aracın sigorta teminatı dışında ehliyetsiz sürücü yönetiminde iken kazaya karıştığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamalıdır. Davalı taraf dosya kapsamına göre, sigortalı aracın tutanakta ismi yazılı sürücü A. G.G. dışında, geçerli ve yeterli ehliyeti bulunmayan bir başka sürücü yönetiminde iken rizikonun ve hasarın meydana geldiğini somut delillerle ispatlayamamıştır.
Bu durumda mahkemece, rizikonun kasko poliçesi teminatı kapsamında kaldığının kabulü ile davacı aracında davaya konu kaza sebebiyle meydana gelen gerçek zarar miktarının tespiti hususunda önceki bilirkişiler dışında seçilecek uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan, kaza tespit tutanağı, ekspertiz raporu ve tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirildiği gerekçeli, ayrıntılı ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde davanın reddine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı S.. K.. vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 3.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.