Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/5538 E. 2014/6257 K. 22.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5538
KARAR NO : 2014/6257
KARAR TARİHİ : 22.04.2014

MAHKEMESİ : Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2013
NUMARASI : 2013/886-2013/1299

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Hükmüne uyulan Dairemizin bozma ilamında özetle; davanın İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, HMK’nun 114/1-ı,i fıkralarında aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmamasını ve aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olmasını dava şartları arasında sayıldığı, somut olayda mahkemece Konya 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/291 Esas 2010/219 Karar sayılı ilamının bu dosya yönünden derdestlik oluşturduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmediği, Konya 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/291 Esas 2010/219 Karar sayılı ilamına konu davada hukuki değerlendirme BK’nun 18.maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil davası olarak değerlendirildiği ve taşınmazın bulunduğu yer itibarıyla HUMK’nun 13.maddesi gereğince (HMK 12)yetkisizlik kararı verildiği, eldeki davanın ise İik 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, her iki davanın tarafları ve dava konusu taşınmaz aynı ise de her iki davada dayanılan hukuki sebep farklı olduğundan BK 18.maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı olarak açılan tapu iptali tescil davasının bu eldeki dava yönünden derdestlik oluşturmayacağından davanın esası incelenerek taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetli olmadığı gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda iddia, savunma toplanan delillere göre dava konusu tasarrufun icra takibi yapılmadan ve haciz işlemi uygulanmadan gerçekleştirildiği gerekçesiyle dava şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda,dava konusu tasarrufun icra takibi yapılmadan ve haciz işlemi uygulanmadan gerçekleştiği gerekçesiyle dava şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uymamaktadır.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının Konya 10.İcra müdürlüğünün 2009/1407 sayılı takip dosyası yönünden 6.12.2008 tanzim tarihli senetle doğduğu, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği ,alacağın gerçek olduğu,iptali istenen tasarrufların ise takip konusu alacaktan sonra 31.12.2008 21.5.2009 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece davacı vekiline davalı borçlu şirketle ilgili geçici veya kat’i aciz belgesi sunması için süre verilmesi, aciz belgesi sunulduğu takdirde dava konusu tasarrufların İİK 280/1 madde gereğince (davalı 3.kişi C.. Ö..’in borçlu şirketin ortağı ve müdürü olması,davalı 4.kişi Muhammet’in de borçlu şirket ortaklarından ve aynı zamanda takip borçlusu B. Ö.’in kayınbiraderi olması nedeniyle borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle) takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi;aciz belgesi sunulmadığı takdir ise şimdiki gibi dava koşulu yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. (H.G.K 28.03.2012 tarih 2012/17-25-241 sayılı 15.Hukuk Dairesinin 18.11.2003 tarih 5510/5515 sayılı kararları)
Kabule göre de dava aynı hukuki gerekçeyle reddedildiğinden kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına tek ve maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri de doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 22.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.