Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/5498 E. 2015/12466 K. 19.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5498
KARAR NO : 2015/12466
KARAR TARİHİ : 19.11.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; davalıların sürücüsü, işleteni ve trafik sigortacısı olduğu aracın neden olduğu tek taraflı trafik kazasında yaya olarak bulunan müvekkilinin yaralandığını, yaralanma sebebiyle ve iş göremez hale geldiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL maddi tazminat ile 25.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi sadece maddi tazminattan sorumlu olmak kaydıyla kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar… ve … vekili; kazanın meydana gelmesinde kusurları olmadığını ve talebin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …Ş. vekili; limit dahilinde sorumlu olduklarını, manevi tazminat talebinin teminat dahilinde olmadığını ve temerrüde düşürülmediklerini savunmuştur.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, davalı tarafından yapılan ödeme nedeniyle 18.02.2013 tarihli ibraname tanzim edilmiştir. Davacı vekili 19.04.2013 havale tarihli dilekçesiyle yapılan sözleşmenin geçersiz olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece, ibranamede görülmekte olan davadan feragat edildiği gerekçesiyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. Maddesinde tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Kanunun bu maddesi gereğince ibranamenin iptalinin açıkça ve ayrıca istenilmesine gerek olmayıp, bu husus dava sırasında ileri sürülebileceği gibi, ibranamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklamasında bulunulması da yeterlidir. Bu hususun ileri sürülmesi durumunda mahkemece yapılacak iş, ilk önce ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesidir. Bunun için ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekir. Şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ile yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz işletilerek hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir.
Ancak, dosya içeriğine göre mahkeme tarafından Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı’ndan alınan 27.06.2013 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü …’in kusuru olmadığı, davacı …’in tam kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Bu durumda, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde kusuru olmadığı anlaşıldığından, davalıların meydana gelen zarardan sorumlu tutulmaları mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece verilen karar sonucu itibariyle doğrudur.
SONUÇ: Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibariyle doğru olan usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 3,40 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 19/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.